Dünyada Gazze’de yaşanan soykırım konuşulurken, Türkiye’de buna ek olarak gündemin öne çıkan konuları yolsuzluk operasyonları ve “PKK’nin feshedilmesi” sürecinde yaşananlar oldu.

Yolsuzluk operasyonları, itirafçılar, gizli tanıklar derken kamuoyunda güçlü algı yaşananların siyasette tasfiye amaçlı olduğu yönünde. Operasyonların tüm yolsuzluk yapan çevrelere ve siyasi görüşlere yönelik olmaması bu kanaatin pekişmesine neden oluyor.

Gelelim diğer konuya…

Örgütün feshedilmesi ve silahların teslim edilmesinde tarihlerin konuşulduğu bir süreçte gündeme bir anda Öcalan’ın PKK kongresine gönderdiği mektup geldi.

Mektup dediğimize bakmayın, ortada en az 25 sayfalık bir metin var.

Daha önceden Öcalan’ın açıklamalarını takip edenler sanırım metnin üslubundan dolayı hiç şaşırmamışlardır. Eski ve modern felsefeyi herkesten iyi anladığını, ideolojilerdeki eksiklikleri bulup yeni formatta fikirler geliştirdiğini iddia eden, tarihi sorgulamalara girişen, klasik ezberleri zikrederken bile yeni düşünceler ürettiğini zanneden; ama aslında hiçbir şeyi tam olarak anlamadığı ya da birçok şeyi yanlış anladığı için durmadan yalpalayan bir zihin dünyası…

Kürtçe, Kürt kültürü, Kürt tarihi şahsiyetleri ile ilgili söyledikleri ise yenilir yutulur gibi değil.

Mesela şu cümleye bakın:

“Sömürgecilik ötesi dediğim bu Kürt gerçekliğidir. En benim diyen aileler Barzaniler, Bedirxaniler, hatta Şeyh Sait’in geride kalan bazı torunları Judenratlaşmışlardır. Ailelerini kurtarmak için Kürtlüğü imhaya götürüyorlar.”

“Judenrat” dediği şeyi de metinde şöyle izah etmiş:

“Yahudi soykırımında rol oynayan Yahudi Komitesi diye tanımlanan Judenrate (Judenrat)’lar var. Bunlar faşistlerle iş birliği yapan Yahudilerden oluşmuş grup veya ailelerdir. İş birliği karşılığında kendilerinin veya ailelerinin ömrünü 24 saat uzatmak için Yahudileri gaz odalarına gönderiyorlar. Soykırım sisteminin işlemesi için bu komitelere ihtiyaç duyuyorlar.”

Öcalan, kendileri dışındaki herkesi ihanetle suçlama yoluna giden klasik sol söylemi yabancı sözcüklerle süsleyerek tekrar ediyor sadece.

Adı geçen Kürt ailelerinin nasıl “Judenrate” olduklarına dair de tarihi bir sunum da yapabilirdi mesela. Bu konuda herhalde yeterli veriye ulaşamadı. Oysa bu ailelerin varlıklarını sürdürebilmek için dahi nasıl sıkıntılar yaşadığını biraz okuma yapan herkes bilir. Kürtlüğü nasıl imhaya götürmüşler, ona dair de kamuoyu aydınlatılsaydı…

Ama mesele farklı…

Şeyh Said’i ve kıyamını magazinleştirerek aşağılamaya çalışan, klasik Kemalist kafanın yaptığı gibi kıyama saldırırken din ve tarikatı hedef alan bir zihin dünyasından empati beklemenin de bir anlamı yok! Irkçı ve asimilasyoncu uygulamalara karşı din ve geleneğin gücüne dayanarak direnişe geçen ve sonraki nesillere önemli bir miras bırakan birini anlamak için onun beslenme kaynaklarını ve dayandığı ilkeleri bilmek ve hatta özümsemek gerekir. Ve en önemlisi de izzet ve şerefin ne olduğunu bilmek…

Halkı, sol jargonun pro faşist tanımlamalarının dışında anlayamayan, biraz Stalin, biraz Pol Pot, biraz Enver Hoca kafasıyla dünyayı ve coğrafyayı şekillendirmeye çalışan bir zihniyetin yapacağı şey sivil katliamlar, binlerce iç infaz ve sonunda “Elli yıldır beni anlamadınız” noktasıdır.

Bu arada “Judenrat”lar da Öcalan’ın iddia ettiği gibi değildir.

Yahudi soykırımında rol oynayanlar, bazı Yahudilerin Filistin’e göç etmesini sağlayamayan Siyonistlerdir ki günümüzde buna dair çokça bilgi ve belge mevcuttur.