Bütün insanlığın gözü önünde siyonist işgal rejiminin Gazzelilere uyguladığı soykırım devam ediyor.

Bir iki ülke değil dünyanın kahır ekseriyeti suskunluğa bürünmüş bu vahşeti izliyor. Gazzelilere yardım etme bir yana askeri, siyasi, ekonomik olarak bu katliama destek verilmektedir.

Bu şartlarda bu zulme sessiz kalma dahi zalime destektir.

Gazzelilerin ölmesi için bomba ve füzeye gerek yok. Gazzeliler açlıktan, susuzluktan, hastalıktan ölüyorlar. Allah muhafaza toplu ölümler başlayacak.

Bütün bunlara rağmen en masum ve insani bir görev olan ve her ülkenin yapması gereken gıda ve diğer yardımlar maalesef yapılmamaktadır.

Bu şartlar altında Madleen adındaki 18 metre boyundaki gemi, 12 aktivistle birlikte Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için 1 Haziran’da İtalya’nın Katanya kentindeki limandan yola çıktı.

Bu görev, binlerce gros tonluk gemilerden oluşan ve savaş gemileri eşliğindeki bir filo değil küçücük cüsseli Madleen’e düştü. İnsanlığın bitmeyen vicdanın sesi olarak Gazze’ye gitmek için yola çıktı.

Küçücük Madleen gemisi bir anda basın ve medyanın odağı oldu. Son dakika haberleriyle geminin rotası ve akıbeti ile ilgili haberler ajanslara düşmeye başladı.

Yola çıkmadan önce siyonist rejimin ukalaca tehditleri gelmeye başladı. Siyonist rejimin bu konudaki sicilini Mavi Marmara Gemisinden biliyoruz.

Mavi Marmara, gemisine korsanca saldırmış, gemideki aktivistlerden 10’unu şehit etmiş, onlarcasını da yaralamıştı.

Madleen gemisi de aynı akıbeti yaşadı. Gemi, siyonitlerce korsanvari bir şekilde gasp edildi. İçindeki 12 aktivistin elleri kelepçelenerek esir edildi.

Gemide 2 vatandaşı olan Türkiye, 7 vatandaşı olan Fransa kınama ve vatandaşlarının bırakılmasını içeren mesajlar yayınladı.

Bu durumu görünce aklıma şu hikâye geldi.

Bir ormanda bir karınca yuvası vardır. Bir fil, her gün bu karınca yuvasına basarak yüzlerce binlercesini öldürür. Bu durum karıncalar için çekilmez bir hal alır. Ama sonuçta file karşı yapabilecekleri bir şeyleri de yoktur. Bir gün toplanarak şu karara varırlar.

Fili uyaracaklar. Fil uyarıyı kaale almaz ve yuvayı basarsa bütün karıncalar file saldıracak ve fili ısıracaklar. Canı yanan fil, bir daha oradan geçmez…

Sabahleyin fil görünür. Karıncalar fili uyarırlar. Fil, bu uyarıya güler ve yoluna devam eder.

Bu durumda karıncaların saldırıya geçmesi gerekir. Ama bu olmaz. Tek bir karınca saldırır ve filin tepesine çıkar. Diğerleri harekete geçmez. Filin tepesine çıkan karınca aşağıya bakar ki bütün karıncalar hep bir ağızdan ‘Ez onu, ez onu’ diye tempo tutmuşlardır…

Elbetteki siyonistler fil, insanlık ve ümmet de karınca değildir. Belki tam tersine insanlık ve ümmet çok daha büyük ve siyonistler de çok küçüktür…

Ama birlik ve beraberlik olmayınca eldeki imkân ve olanaklar seferber edilmeyince bu durum yaşanıyor.

Bütün insanlığın harekete geçmesi gereken yerde umutlar sadece küçücük Madleen’e bağlandı.

Her ülke onlarca gemi değil, birer tane gemi ve bunu korumak için bir savaş gemisi gönderirse siyonistler bu pervasızlığı yapamazlardı.

Türkiye, Mısır, Suudi, sadece limanlarında birini bu iş için tahsis etse binlerce gemi yola çıkar. Milyonlarca insan yollara revan olur.

Ama maalesef karıncalar misali herkes Madleen gemisinin Siyonist rejimin uygulamış olduğu ablukayı kırmasını bekliyor ve ‘ez onu ez onu’ diye tempo tutuyor.