İslam iktisadının mudarebe muamelesi üzerinden devletler toplumdaki fertlerinin mali birikimlerini “tevsik” işlemini devreye koyarak dünyada faizi yok etmenin veya büyük bir darbe vurmanın mümkün olduğunu düşünüyorum.

Bu konuyu bir kaç İslam iktisadının kavramı üzerinden anlamaya çalışalım;

Mudarebe; taraflardan birinin koyduğu sermayeyi diğer tarafın emeği ile işletmesi sonucunda elde edilen karı ortaklık esnasında belirlenen oranla paylaşma esas ve ilkesine bağlı bir ortaklık biçimidir.

Tevsik; sözlükte bir şeyi kuvvetli, muhkem ve güvenilir yapmak gibi manaya gelen tevsik, İslam hukukçularınca borcun güvenirliliğini ve emniyette oluşunu artırmak için oluşturulan bir hukuk terimidir.

Kefalet; Alınan borcun telefi halinde kusuru olmazsa bile alacaklı için verilen teminata kefalet denir.

İslam hukukunda borcun (alacağın) teminat altına alınmasını sağlayan yollardan biri de kefalettir. İslam hukukunda borcu teminat altına almada ilk teminat biçimidir. Kefalet akdinde, borcu elinde bulunduran taraf, herhangi bir telef veya zararın vukuu halinde kastı ve kusuru bulunmasa da zararı tazmin etme veya zarara katlanma sorumluluğu taşır.

İşte bu mukaddimeden sonra, günümüzde yaşanan güven sorunu sebebiyle caiz olsa da risk barındırdığı için şahsın diğer bir şahısla yapacağı alışverişleri bu usulle nerdeyse mümkün olmamaktadır. Ama bu akitler üzerine devletler toplumdaki şahısların mali imkanlarını sahibinin rızası ve belirlediğimiz akitler üzerinden alıp devletin üretiminde parası oranında ortak yapmasının mümkün olduğunu öneriyorum. Bu girişimle devletler faiz altına girmeye gerek kalmadan hem kendisi hem de şahsın karlı kalacağı kanaatindeyim.

Bugünün iletişimdeki dev imkanlar gözüyle bakıldığında bunun internet üzerinden gerçekleştirmek sanıldığından daha fazla kolay bir iş olduğunu kimse inkar edemez. Bu alışverişin muhatabı hangi devlet olursa olsun hiç fark etmez. Yeter ki yapılan alış verişin İslam hukukunda cevazı verilmiş şartı taşıdıktan sonra hiç fark etmez. Çünkü, bir Müslüman bir gayri müslim ile alışveriş yapabildiği şartlarda devletin İslami olup olmamasına bakmaksızın İslam hukukunun kendi şartları içinde o devletle de alışveriş yapılabilir.

Amiyane bir tabirle emeklinin bankadaki maaşı gibi özel bir hesapla bu işlemi günün imkanları içinde yapmak mümkündür. Devlet paraya ihtiyaç duyduğunda başka ülkelerden dolar faiziyle borç edeceğine devlet-vatandaş kazan kazana bu işlem üzerinden ciddi ve kalıcı bir proğramla gerçekleştirilmesini mümkün görüyorum.

Bu konuda şer’i açıdan alt yapısı oluşturularak fakih, iktisatçı ve idareciler gibi konuyla alakası olabilen uzman bir ekiple bunun önce bir teknik sunumu yapılmalı. Gerekli ilgililer herkes kendi zaviyesinden meseleye bakarak bu projenin makasidi iyice anlaşılmalı. Daha sonra yazılım uzmanları bu işin proğramını oluşturmalılar. Yatırılan paranın sahiplerince kaçta kaçını aylık harcama hakkına sahip oldukları tesbit edilecektir. Öyle ki proğramda ve uygulamada sıfır risk oluşturulacak biçimde bir şeffaf sistem oluşturulursa, insanlık için büyük bir bela olan faize büyük bir darbe vurulacağını tahmin ediyorum.

Kısaca vatandaş elindeki mali imkanlarını devlete mudarebe akdi üzerinden, tevsik şartı ve kefalet İslam iktisadıyla teslim eder. Devlet de vatandaştan aldığı bu mali imkanıyla üretim ve benzeri kar oranını belirleyerek işletip devlet-vatandaş kazan kazana bir işlemle, bir devletin bir başka devletten faizle para alması önlenmiş olur