HÜDA PAR’ın organize ettiği “Kürt meselesine insani çözüm” çalıştayı ile alakalı tartışmaları konuşmaya devam edelim:

Programın içerik ve üslup itibariyle oluşturduğu olumlu havaya tahammül edemeyen bir kesimden ve maalesef gerçek dışı beyanlarından söz etmeyi düşünüyoruz.

Yaptıkları yalan haberlerden dolayı defalarca tekzip metni okumak zorunda kalan bir yayın organında sunuculuk yapan bir kadıncağız çalıştaydan “kongre” diye söz ederek şunların konuşulduğunu iddia etti: HÜDA PAR kongresini gerçekleştirdi. Kongredeki talepler enteresan tabii. Anadilde eğitim vesaire. Bunun dışında da federatif bir yönetim, Türkiye’nin bayrağının değiştirilmesi, isminin değiştirilmesi, tevhidi tedrisatın değiştirilmesi…”

Kendince yalan yanlış şeyleri karıştırarak sıradan vatandaşın ilgisini çekmek ve HÜDA PAR’ı düşmanlaştırmak istiyor.

“Bu kadın bir süre önce TSK ve SMO için “IŞİD ordusu” dediği için gözaltına alınmış ve hakkında dava açılmış” diye düşünebilir ve normal karşılayabilirsiniz.

Ama benzer yalan bilgiler Murat Ağırel’in yazısına da yansıyınca ve aynı yazı “karanlık oda”larda da paylaşılınca “organize bir iftira kampanyası”nın başladığını fark edebiliyorsunuz.

Herhalde bu kampanyanın işaret fişeği de “danışman”ın yazısıyla atıldı.

Bakın ne demiş Ağırel:

“Neden kimse FETÖ kumpasları döneminde yapılan propaganda çalışmalarına benzeyen bu çalıştayın bildirgesine değinmiyor anlamadım.

Bakın “DPI” denen yani Demokratik İlerleme Enstitüsü adında İngiltere merkezli bir düşünce kuruluşu var.

“Sorosçu” denen yapı bu. Bu yapının içinde Kerim Yıldız, Ali Bayramoğlu, Cengiz Çandar, Prof. Dr. Mehmet Asutay, Oral Çalışlar gibi isimler var.

Aynı isimler FETÖ’nün operasyon gazetesi Taraf’ta da karşımıza çıkıyordu.”

Herhalde “Ağırel akşamdan kalma olduğu için elmalarla armutları birbirine karıştırdı” diye düşünüyorsunuz; ama bakın yazının ilerleyen bölümlerinde asıl bombayı patlatıyor:

“İşin garibi yazının girişinde saydığım Taraf gazetesi tayfasının tamamı da bu çalıştaya katılmış.”

Birilerinin “Ağırol Murat!” demesi gerekir yoksa duracağı yok!

Tamam, sonuç bildirgesini kafana göre yorumladın, insani taleplerden “bölünme isteği” çıkardın, Kemalizm’e, ırkçı asimilasyoncu politikalara yönelik eleştirileri “Atatürk düşmanlığı” diye tarif ettin, anladık, öfkelisin ve halin iyi değil; ama katılımcılardan söz ederken bir parçacık “gazetecilik etiği” nedir, “bir bilgi neden doğrulanmalı” diye düşünmedin mi?

O kadar kolay yalan söyleyebiliyor ki:

“İşin garibi yazının girişinde saydığım Taraf gazetesi tayfasının tamamı da bu çalıştaya katılmış.”

Hayır, yazının girişinde saydığın “Taraf gazetesi tayfasının” hiçbiri çalıştaya katılmamış!

Daha da ötesi “bu tayfanın” HÜDA PAR ile hiçbir fikri yakınlığının olmadığını çok iyi bilmene rağmen bu, sana “nereden geldiği belli olmayan” yalan bilgiyi kötü niyetle ve “kötü bir algı oluşturmak” için medya yoluyla yayıyorsun.

Sen gazetecilik yaptığını iddia ederken “karanlık oda”larda pusuda bekleyen birileri de yaydığın yalanın üzerine balıklama atlıyor ve ne ilginçtir ki onlar da gazetecilik yaptığını iddia ediyor.

Çalıştayın sonuç bildirgesi için de “Okuyunca bütün FETÖ operasyonları süreçlerindeki hislerim geri döndü” demişsin.

Sahi bir ara yazdığın gazetenin yönetimindeki kişi “Devletin gizli sırlarını deşifre etmekten” yargılandı ve yurt dışına kaçtı değil mi?

O belgeler gazeteye nereden ulaşmıştı acaba?

Hani “FETÖ operasyonları” diyorsun ya…