Örgütün fesih kararı konuşulurken oluşan olumlu hava nispeten bozulmuş gibi.

Örgütün siyasi uzantılarının ortamı geren açıklamaları ve toplumun bir kesiminde ciddi rahatsızlıklara sebebiyet veren eylem şekilleri iyice umutlanmış olan kesimlerde bile tedirginliğe neden oluyor.

Mesele gidip gelip yine Suriye’de ve örgütün oradaki yapılanmasında düğümleniyor.

Önceki sürecin de bozulma nedenlerinin başında Suriye’deki gelişmeler geliyordu.

HDP eski milletvekili Altan Tan, geçen hafta bir gazeteciye konuştu ve önceki sürecin bozulma nedenlerinden söz ederken ilginç bir anısını anlattı:

"Biden Başkan Yardımcısı olarak İstanbul’a geldiği vakit, Amerikan Büyükelçisi'nin evinde verdiği resepsiyonda, Biden’ın özel olarak, ismen görüştüğü birkaç milletvekilinden biriyim. O birinci çözüm sürecinde şunu söylediler; 'Orta Doğu'daki sınırlar değişecek, Suriye bölünecek. Kürtlere de orada bir bölge vereceğiz. Siz bırakın Türkiye'deki bu işleri, bize odaklanın. Tayyip Erdoğan diye birisi de olmayacak. Onun için sizin bu yaptığınız görüşmelerin, konuşmaların hepsi suya yazı yazmak. Yani birebir öyle değilse bile, 'Siz bize destek verin; biz de size destek verelim.' Birinci çözüm süreci Suriye'ye kurban edildi."

Altan Tan’ın sözünü ettiği bu buluşma 2014’te gerçekleşti.

O tarihlerde Suriye’de karmaşa zirveye çıkmıştı.

Esad, 2011’den sonraki çöküşü nispeten durdurmuş, muhalif grupları zayıflatmıştı. Aslında bu esnada devreye İran ve Rusya’nın girmesi dengeleri değiştirmişti.

BAAS rejimiyle ilişkileri çok da kötü olmayan PKK’nın Suriye kolu PYD, arkasına Batı’nın desteğini de alarak Suriye’nin kuzeyinde birçok bölgede hakimiyet elde etmişti.

Tam o sıralarda DAİŞ’in Irak ile birlikte Suriye’de çatışmalara dahil olması dengeleri alt üst etti. DAİŞ, hem rejimi, hem PYD’yi hem de muhalif grupları hedef alarak hızlı bir şekilde ilerledi ve neredeyse Suriye’nin üçte birinin kontrolünü ele geçirdi.

PKK’nın kontrol ettiği alanlarda hızla ilerleyen DAİŞ, Kobani’yi kuşatınca Amerika harekete geçti. DAİŞ havadan yoğun bir şekilde bombalandı.

Bu esnada, PKK’ya silah ulaştırılsın diye Türkiye sınırlarını açtı. Irak’tan gönderilen silahlar Türkiye üzerinden PKK’ya ulaştırıldı.

İşte Altan Tan’ın sözünü ettiği görüşme çatışmaların bu aşamasından hemen önceydi. PYD’nin önemli ismi Salih Müslim o sıralarda Türkiye’ye gelip hükümet ve güvenlik bürokrasisi ile görüşüyordu.

PKK, süreç devam ederken, Türkiye, DAİŞ’e karşı PKK’ya silah geçişine izin vermişken Türkiye içinde Kobani bahanesi ile sokakları hareketlendirdi.

6-8 Ekim 2014’te vahşi cinayetlerin işlendiği, DAİŞ bahanesi ile İslami kurum, kuruluş ve kişilerin hedef alındığı saldırılar gerçekleşti, yağma ve talan olayları yaşandı.

Çok büyük yara almasına rağmen süreç devam etti.

Şubat 2015’te “Dolmabahçe mutabakatı” imzalandı. Verilen resim devletin tepesinde rahatsızlığa sebep oldu.

Ülke seçim sürecine girdi ve PKK’nın siyasi uzantısı parti kendi seçim vaatlerinden söz edeceğine doğrudan Erdoğan’ı hedef aldı.

Normal şartlarda “Çözüm sürecini yürüttüğünüz siyasi hareketi ve liderini hedef almanın” bir mantığının olmadığını herkes kabul eder, öyle değil mi?

İşte burada Altan Tan’ın dediklerine bir daha bakmak gerekir.

Amerika “Bundan sonraki süreçte Tayyip Erdoğan diye biri olmayacak” demişti ve bundan mülhem olmalı Demirtaş seçim meydanlarında “Seni başkan yaptırmayacağız” diye bağırıyordu.

7 Haziran 2015 seçim sonuçları tam bir “zafer sarhoşluğu” havası oluşturdu.

22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da 2 polis memuru kaldıkları evde öldürüldü.

“Biden planı” tıkır tıkır işliyordu.

11 Ağustos 2015’te örgütün siyasi uzantısı partilerden birinin Cizre bürosu “Devletin hiçbir kurumunu tanımıyoruz” açıklamasında bulundu ve “Demokratik Özerklik” hedefi ile “Hendek olayları” başladı.

O günden bu güne geldiğimizde çok fazla değişiklik yok!

Yine Suriye’deki durum ve PKK’nın 10 Mart mutabakatına uymaması sürecin sağlığı için tehdit oluşturuyor.

Bu kez Amerika ile birlikte işin içinde israil de var ve muhtemelen PKK yöneticilerine verilmiş sözler söz konusu.

Ortam 2015’teki siyasi ortama benziyor ve PKK’nın siyasi uzantıları bundan cesaret alıyor.

Herkesin aklını başına alıp daha duyarlı olması gereken bir dönemden geçiyoruz.

Eğer bu kez de süreç bozulursa bir daha kolay kolay kimse barıştan söz edemeyecek.