Yıllar önce dindar tiyatro sanatçılarından Ulvi Alacakaptan ile yapılmış bir röportajı okumuştum. Alacakaptan, kendisine yöneltilen, “Sizce sanatın hedefi nedir? Siz sanatınızla ne yapmak istiyorsunuz?” sorusuna şu cevabı vermişti: “Ben her şeyden önce Müslümanım! Müslümanlığım benim için her şeyden önce gelir. Sonra sanatçıyım… O yüzden benim sanatım Allah merkezli olmalı, İslam merkezli olmalı. Ben sanatımı Allah’ın rızasını kazanmak, davama, dinime hizmet etmek için bir aracı olarak görüyorum.”

Alacakaptan’ın cevabı çok hoşuma gitmiş, beni bayağı etkilemişti. Öyle olması da gerekmiyor mu? Dindar bir insanın, dini endişeleri olan bir Müslümanın önceliği her zaman Allah’ın rızası olmalıdır. Dinine, davasına hizmet olmalıdır. Mesleği ne olursa olsun, hangi konumda bulunursa bulunsun ben Müslümanım diyen bir insanın önceliği Müslümanlığı olmalıdır. O kişinin hayatına, mesleki ilişkilerine, yapıp ettiklerine İslam yön vermelidir, Allah’ın rızası damga vurmalıdır.

Bu durum dindar bir zengin, tüccar, iş insanı için de geçerlidir. Dindar bir zenginin meslek ve iş hayatına Müslümanlığı yön vermelidir.

Geçen pazar günü HAKSİAD’ın Batman’da düzenlediği ve Türkiye’nin dört bir tarafından iş adamlarının katıldığı “Hizmet Sektörü Türkiye Buluşması” etkinliğindeki konuşmacıların ortak teması buydu; dindar bir zengin dini değerlere göre mesleğini icra etmeli.

Her şeyimiz Allah’tandır ve Allah’ın bize verdiği birer emanettir. Hayatımız, mesleğimiz, sahip olduklarımız bizden geri alınacak birer emanettirler. Zamanı gelince Rabbimiz o emaneti bizden alacak.

Müslüman tüccar, dindar tüccar kendisine verilen zenginliğe bu gözle bakmalı. Malı, mülkü Allah tarafından kendisine verilen bir emanettir. O emaneti iyi korumalı, iyi yolda kullanmalı, kendisini Allah’a yaklaştıracak bir fırsat olarak görmelidir.

Ne yazık ki günümüzde zenginlik sahibini bozan, yoldan çıkaran, saptıran, savrulmasına neden olan bir fitne vesilesine dönüşmüştür. Yoksulken veya orta halliyken harama, helale, kul hakkına dikkat eden, insanlara haksızlık etmekten çekinen, israftan kaçınan, dini ve ahlaki değerlere önem veren birçok insan; zenginliğe, mala mülke kavuşunca helali haramı bir kenara itebiliyor, kazanma hırsı onu Allah’ın sınırlarını çiğnemeye sevk edebiliyor. Zenginliğin gaflete düşürdüğü birçok insan yanlış yollara sapabiliyor, faize ve haksız kazanca bulaşabiliyor, daha çok kazanma hırsıyla çalışanını ezip sömürebiliyor, birçok insanın perişan olmasına, mağdur olmasına yol açabiliyor.

Dindar zengin bütün bunlara dikkat etmeli. Kendini paranın, kazanma hırsının yol açtığı fitnelere, savrulmalara karşı korumalı. Zenginlik imtihanını Allah’ın rızasını ve cenneti kazanma aracı kılmalı. İnfak ehli olmalı, yardımsever olmalı. Zenginliğini, malını, parasını dininin, davasının hizmetine sokmalı. Mazlumlar, yoksullar, yetimler, kimsesizler, muhtaçlar için bir ümit vesilesi olmalı. Yanında çalıştırdığı işçisinin, emekçisinin hakkını vermeli, onun emeğini sömürme, haksız yere çok çalıştırma gafletine düşmemeli.

Dindar zengin hizmet ehli olmalı… Hizmet ehli olmak için çabalamalı, çırpınmalı…