Gazze'de ateşkesin, savaşın bittiği anlamına gelmediği herkesçe biliniyor. 'israil' diye bir proje olduğu sürece savaş devam edecektir. Çünkü bu projenin kendisi saldırganlık, işgal, toprak gaspı ve savaşa yöneliktir. Esasında 'İsrail' Batı'nın (öncelikle ABD'nin) İslam'a karşı küresel savaşta kullandığı bir askeri üs konumundadır. Süreç, sağduyuyla değil, kan dökücü mezhep fantezileriyle hareket eden din fanatikleri tarafından yürütülüyor. Artık Gazzeli Filistinliler için bir soluklanma dönemi başladı. Ne kadar süreceği bilinmiyor. Siyonist liderler, HAMAS'la anlaşmayı imzalamadan önce bile, bunun geçici bir durgunluk olduğunu kamuoyuna açıklamıştı.

Hiç kimse bu kanlı şeytanın ilk fırsatta yeni bir katliam yapmayı planladığından şüphe duymuyor. Tek soru, yeterli gücün olup olmayacağı ve bunun nereye varacağıdır. Washington Post'un belirttiğine göre Netanyahu, esir değişim anlaşmasının ilk aşamasının tamamlanmasının ardından koalisyon ortaklarına Gazze'deki katliamı sürdürme sözü vermiş. Netanyahu'nun, Siyonist çetedeki iktidar koalisyonunu korumak ve bölünmeyi önlemek amacıyla böyle bir adım attığı belirtiliyor.

Gazze, sadece Siyonist Yahudi çocuk katilleri çetesi "israil"in maskesini düşürmekle kalmadı, aynı zamanda dünyaya Arap yeni zenginlerinin 'ikiyüzlülerin ve hainlerin' gerçek yüzünü de gösterdi. Filistinliler 467 gün boyunca korkunç bir katliama maruz kaldı. Arap yeni zenginlerin normalleştiricileri sadece sessiz kalmadılar, Yahudi çocuk katillerine yardım ettiler. Çin'den gelen kargolar, gıda ve israili destekleyen mallar transit olarak bu ülkelerden geçti. Ateşkes ve Yahudi Siyonist tutukluların Yahudiler tarafından kaçırılan Filistinlilerle takas edilmesi, israilin uzun vadeli sonuçları olacak ciddi bir başarısızlığıdır.

Gazze'deki Filistinliler, bu küçük toprak parçasının, ABD'nin Hiroşima'ya attığı nükleer bombalara eşdeğer bir etkiyle vurulmasına rağmen, korkunç bir baskı ve teröre dayandılar. Ayrıca, Filistinlilerden yüzlerce kat fazla olan israilin silahlı çetelerinin yanı sıra dünyanın dört bir yanından gelen paralı askerler, her taraftan abluka altındaki Gazze'ye saldırıyordu. BAE, Suudi Arabistan ve Ürdün, israilin Gazze'yi yıkıp ele geçirmesine ve tüm Filistinlileri sınır dışı etmesine yardımcı olmak için bir kara köprüsü kurdular.

Aynı zamanda Mısır da Gazze'yi kuşatma altına aldı. Gazze'deki katliama ABD ve İngiltere'den özel kuvvetler de dahil olarak, keskin nişancı grupları da katıldı. Amerikan ve İngiliz uçakları keşif uçuşları gerçekleştirerek, israile kitlesel katliam için istihbarat verdi. Katliama çok sayıda AB ülkesi de katıldı. Avrupa'nın askeri yardımı kapalı kanallardan yapılıyordu. Aynı zamanda Batı propagandası (Avrupa ve ABD'nin önde gelen tüm medya kuruluşları) Filistinlileri karalama ve Gazze'deki soykırımı meşrulaştırma yönünde çılgın bir kampanya yürüttü. Ancak israilin koyduğu hedeflerin hiçbiri, 20 bini çocuk ve bebek olmak üzere yaklaşık 50 bin Filistinlinin korkunç bir şekilde katledilmesi dışında, gerçekleştirilemedi.

Bugün, Yahud'un bu korkak işbirlikçileri, Gazze Filistinlilerine yüksek sesle saldırıyor, direnişlerinin anlamsız olduğunu söylüyor, bir yandan da kendilerini rezil etmeye devam ediyorlar. Gazze'de 15 aydır yaşanan katliam, hayatın acı gerçekleriyle bütün hesapların, bütün planların yerle bir olduğunu gösterdi. Kibir genellikle utanca yol açar.

Netanyahu'nun "HAMAS artık Gazze'de var olmayacak" sözlerinden, "HAMAS'tan ateşkes konusunda teyit bekliyoruz" sözlerine kadar 480 gün geçti. Kendi bağırsaklarını kontrol edemeyen, ancak hastalıklı hayal güçleriyle dünyayı kontrol ettiklerini sanan şeytani gulyabaniler histerikleşecek, kasılacak ve korkunç cezalarla tehdit edecekler, gerçeği kabul etmek istemeyecekler. Ancak bu, apaçık gerçeği değiştirmeyecektir: Ahlak ve adalet er ya da geç yalan ve şiddete galip gelecektir. Gazze'ye selam, direnişe devam!