Gazze, yüzyıllardır acının, direnişin ve ümmetin sınav noktası olmaya devam etmektedir. Fakat bu yıl yaklaşan kış, sadece soğuk havanın değil; ihmalin, sessizliğin ve siyasi korkaklığın da ağır bir yüzünü yansıtacaktır. Biz sıcacık evlerde otururken, bu kış Gazze’de çocukların ayaklarına giyecek bir çift bot bulamadığı, annelerin ısınmak için yakacak bir parça odun aradığı, hastanelerin elektrikten mahrum kaldığı bir mevsim olacaktır. Bütün bunlar yaşanırken İslam dünyasının siyaset sahnesi, sorumluluktan kaçan açıklamalar ve tutarsız diplomatik cümlelerle dolmaya devam ediyor.

Kışın Gazze’ye vereceği zarar sadece meteorolojik bir durum değildir; aslında bu, siyasi bir tablonun doğal sonucudur. Çünkü Gazze soğuğa değil, yalnızlığa mahkûm edilmiştir. Kışın dondurucu rüzgârı, İslam ülkelerinin politikasındaki donukluğun bir aynası gibidir. Ümmet bilincinden uzaklaşmış liderlerin “denge politikası” adı altında aslında kendi koltuklarını korumaya çalıştıkları bu dönemde, Gazze halkı ateşten kaçarken bu kez soğukla sınanmaktadır.

Birçok İslam ülkesinin yöneticileri, Gazze’de yaşanan dramı konuşurken cümlelerini dikkatle seçiyor; ABD’yi kızdırmamak, Batı ile olan ticari ilişkilerini riske atmamak için meseleye insani değil, ekonomik ve diplomatik hesaplarla yaklaşıyorlar. Oysa Gazze’de her gün yere düşen bir beden, sadece katil israil’in değil; sessiz kalan, “kınama” açıklamalarını görev sayan siyasetçilerin de vebalini taşımaktadır. Filistin davası, siyasi bir dosya değil; ümmetin şerefi, tarihi ve onurudur. Ama ne yazık ki birçok lider bunu hatırlamaktan bile çekinir hale gelmiştir.

Kışın getireceği yağmur, çamur ve soğuk hava, evleri yıkılmış, çadırda yaşamaya zorlanan binlerce Gazze ailesi için ikinci bir yıkım olacaktır. Elektriğin olmadığı bir coğrafyada soba yakmak bile bir lüks haline gelmiştir. Çocukların donma tehlikesi, yaşlıların sağlık sorunları, ilaç eksikliği, gıda kıtlığı… Bunların her biri, savaşın bıraktığı yıkımın üstüne binen ağır bir yük oluşturuyor. Ancak bu yükün paydaşları arasında sadece işgal güçleri yoktur; aynı zamanda Müslüman liderlerin kararsızlığı, isteksizliği ve çoğu zaman da açıkça gösterdikleri korkaklık ve umursamazlık vardır.

Gazze kışa hazırlanırken İslam ülkelerinin siyasetçileri hala “uluslararası hukuk”, “iki devletli çözüm”, “barış görüşmeleri” gibi yıllardır hiçbir karşılığı olmayan söylemlere sarılıyor. Bu sözler artık halkın kulağında boş birer gürültüye dönüşmüştür. Çünkü Gazze’nin çamura bulanan çocukları, hiçbir konferans bildirisiyle ısınmayacaktır. Kışın soğuğu, hiçbir zirvenin sonunda yayımlanan kınama metinleriyle hafiflemeyecektir.

Bugün Gazze’ye umut olması gereken İslam ülkeleri, yılbaşı kutlamalarını ve kendi iç çekişmelerini Filistin davasının önüne koymuş durumdadır. Oysa tarihte İslam ümmeti, zor zamanlarda dayanışmasıyla, adaletiyle, cesur liderleriyle anılırdı. Şimdi ise Gazze’nin üzerine çöken soğuk, aslında ümmetin ruhuna çöken bir uyuşukluğu temsil ediyor.

Kış şartları Gazze’yi kuşatırken, İslam dünyasının siyasetçileri unutmamalıdır ki bu sessizlik bir gün onların tarih önündeki en ağır sınavı olacaktır. Çünkü Gazze bugün kışı yaşıyor; ama yarın ümmet, bu suskunluğu bir daha asla unutmayacaktır. Gazze’ye selam, direnişe devam!