Gazze… Bir zamanlar meydanların, sokakların, kalplerin ilk gündemiydi. Herkes konuşuyordu, herkes öfkeliydi, herkes bir şey yapıyormuş gibi görünüyordu. Ama bugün? Gazze yine bombaların altında, yine açlıkla boğuşuyor, yine dünyanın en büyük açık cezaevinde yaşam mücadelesi veriyor. Tek farkla, Ümmetin büyük kısmı artık bakmıyor bile. Gündem kaydı, ilgi dağıldı, öfke soğudu. Sanki “bir ara çok üzülmüştük” diyerek rafa kaldırılan bir dosya gibi. Bu unutkanlık, sadece vicdan zayıflığı değil, aynı zamanda ümmetin en ağır hastalığıdır. Tepkiler üç gün sürüyor, dördüncü gün herkes kendi hayatına dönüyor. Sosyal medya sessizleşince sanki zulüm bitmiş gibi davranıyoruz. Halbuki Gazze kanamaya devam ediyor, çocuklar hala enkazdan çıkarılıyor, insanlar hala ekmek bulamıyor. Ama ümmet ne yapıyor? Kendi iç çekişmeleriyle, lüks tüketim yarışlarıyla, sosyal medya tartışmalarıyla meşgul. Kardeşlerinin acısı, gündemini artık taşırmıyor. Tam bu sırada, küresel güçler yeni bir ateş noktası belirledi - Sudan. Gözler şimdi Sudan’da, çünkü Afrika’nın en stratejik bölgelerinden biri yeniden parçalanıyor. İç savaş derinleşiyor, halk evini barkını terk ediyor, açlık kapılarına dayanıyor. Bu yaşananların hiç biri rastgele değil. Sudan’ın altını, petrolü, madenleri, geçiş yolları Batı’nın iştahını kabartıyor. Batı emperyalizmi yine aynı oyunu sahneye koyuyor, böl, silahlandır, kaosa sürükle, zayıflat, sonra “insani müdahale” bahanesiyle kontrol et.

Bu, Gazze’de test edilmiş, Irak’ta uygulanmış, şu anda bulunduğum Libya’da yıkıcı sonuçlar vermiş olan bu yöntem şimdi Sudan’ı hedef alıyor. Bu senaryoda değişmeyen tek şey var o da Batı’nın çıkarı için Müslüman topraklarının yakılması.

Asıl acı olan ise şu, Ümmet yine seyirci. Gazze’deki acıyı unuttukları gibi Sudan’dakini de yalnız bırakıyorlar. Birlik yok, ortak tavır yok, siyasi duruş yok. İslam ülkeleri, birbiriyle rekabet etmekten, koltuk hesapları yapmaktan, dış güçlerin gölgesinde hareket etmekten başka bir şey üretmiyor. Afrika’da bir halk yok olurken, Arap ve Müslüman devletlerin çoğu sanki başka bir gezegende yaşıyor. Daha da kötüsü, ümmet kendi gündemini bile kendisi belirleyemiyor. Bizim acılarımızın sırasını Batı tayin ediyor. Ne zaman nereye bakacağımıza onlar karar veriyor. Gazze’yi aylarca gündemde tutup sonra bir anda unutturuyorlar. Sudan’ı öne çıkarıp sonra başka bir bölgeye geçiyorlar. Ümmet ise bu yönlendirmelerin peşinden sürüklenmekten başka bir şey yapmıyor. Gazze unutulduğu için Sudan’a güçlü bir dayanışma gösterilemez. Sudan’a sahip çıkılmadığı için Yemen’in feryadı duyulmaz. Çünkü ümmet parça parça oldu, her biri diğerinin acısına “Allah yardım etsin” deyip geçiyor. İşte bu duyarsızlık Batı’nın en büyük kozu. Onlar biliyor ki ümmet bölünmüş haldeyken müdahale etmek, kaos çıkarmak, ülkeleri parçalamak çok kolay.

Gerçek şu ki Gazze’yi unutan bir ümmet, Sudan’ı da koruyamaz. Sudan’ı görmezden gelen bir ümmet, yarın kendi kapısındaki ateşi de söndüremez. Bugün Sudan sıradaysa, yarın başka bir Müslüman beldesi sıraya konacak. Çünkü bu coğrafyada zayıflık cezalandırılır, dağınıklık sömürülür, sessizlik bedel ödetir. Müslüman dünyanın artık şunu anlaması gerekiyor, Gazze de Sudan da aynı yaranın farklı yansımalarıdır. Birini unutmak, diğerinin kaderini mühürler. Eğer ümmet bu gaflet halinden çıkmazsa, küresel güçler her yıl yeni bir Müslüman toprağını ateşe atmak için sıraya koyacak. Biz ise yine arkadan bakıp “yazık oldu” demekle yetineceğiz. Gazze’ye selam, direnişe devam!