“Zulmedenlere meyletmeyin; yoksa size ateş dokunur.” (Hud, 113)
Dünyada zulüm ve savaşların bitmemesinin en önemli nedenlerinden biri, güçlü devletlerin yaptıklarının karşılıksız kalmasıdır. Amerika ve Rusya, son yıllarda İslam coğrafyasında yaşanan büyük yıkımların baş aktörleri olmasına rağmen ciddi bir bedel ödememiştir. Cezasızlık sürdükçe zulüm de sürmektedir. Çünkü hesap vermeyen güç, kendini daha da haklı görmeye başlar.
Amerika, Irak, Afganistan, Suriye ve bugün dolaylı ya da doğrudan destek verdiği Gazze’deki katliamlar nedeniyle milyonlarca Müslümanın hayatını etkileyen politikalara imza atmıştır. Irak işgali uydurma gerekçelerle yapılmış, sonuçta yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş, bir ülke yıllarca toparlanamayacak şekilde dağıtılmıştır. Afganistan’da yirmi yıl süren işgal geride yoksulluk, göç ve travma bırakmıştır. Bugün ise Gazze’de yaşanan açık insanlık suçlarına Amerika’nın verdiği sınırsız siyasi ve askeri destek, zulmün en net örneklerinden biridir. Buna rağmen Amerika, uluslararası sistemde hala “hukuk savunucusu” gibi davranabilmektedir.
Rusya da benzer şekilde Çeçenistan’dan, Suriye’ye uzanan süreçte ağır bombardımanlar, sivil katliamlar ve şehirlerin yok edilmesiyle anılmıştır. Grozni’nin yerle bir edilmesi, Suriye’de hastanelerin ve sivillerin hedef alınması hafızalardadır. Ancak Rusya da BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkı ve askeri gücü sayesinde ciddi bir yaptırımla karşılaşmamıştır.
Bugün Gazze’de yaşananlar, cezasızlığın en acı örneklerinden biridir. On binlerce sivilin öldüğü, çocukların, kadınların hedef alındığı bu süreçte, uluslararası hukuk adeta askıya alınmıştır. israilin uyguladığı şiddet, Amerika’nın açık desteğiyle devam ederken dünya büyük ölçüde seyirci kalmaktadır. Gazze, İslam dünyasının kalbi gibidir; orada akan kan karşılıksız kaldıkça zulmün sınırı da kalmamaktadır. Bu noktada sorun sadece Amerika, Rusya ya da işgalci israil değildir. Asıl sorun, İslam dünyasının dağınıklığı ve etkisizliğidir. Devletler nezdinde ortak bir siyasi irade ortaya konulamamakta, tepkiler çoğu zaman kınama açıklamalarıyla sınırlı kalmaktadır. Bu da şüphesiz zalimlere cesaret vermektedir.
Ancak çözüm yalnızca devletlerden beklenmemelidir. İslam dünyasındaki sivil toplum kuruluşları burada çok önemli bir rol üstlenebilir. İnsan hakları dernekleri, yardım kuruluşları, hukukçular, akademisyenler ve medya organları bir araya gelerek ortak bir girişime öncülük edebilir. Devletler suskun kalsa bile, sivil toplum sesini yükseltebilir. Bu kuruluşlar, Gazze başta olmak üzere İslam coğrafyasında işlenen savaş suçlarıyla ilgili belgeler toplayabilir, raporlar hazırlayabilir ve bunları sürekli şekilde BM, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve insan hakları kuruluşlarının gündemine taşıyabilir. Tek tek yapılan girişimler etkisiz kalabilir; ancak ortak ve sürekli bir baskı, dünya kamuoyunda karşılık bulabilir.
Ayrıca sivil toplum, halklar arasında bilinç oluşturma görevini de üstlenmelidir. Zulüm unutulmamalı, gündemden hiç düşmemelidir. Medya, konferanslar, kampanyalar ve hukuki başvurular yoluyla zulmün normalleşmesi engellenmelidir. Unutulan her suç, yeni suçların önünü açar. Amerika ve Rusya’nın cezasız kalması, Gazze’de ve diğer İslam beldelerinde zulmün sürmesine yol açmaktadır. Bu döngüyü kırmak için İslam dünyası ya suskunluğunu sürdürecek ya da devletler ve özellikle sivil toplum eliyle ortak bir vicdan ve hukuk mücadelesi başlatacaktır. Cezasızlık kader değildir, amma mücadele edilmezse kalıcı hale gelir. Gazze’ye selam, direnişe devam!