Tarih, insanlığın özgeçmişidir, soy kütüğüdür. O, insanlığın günümüze gelme serüveni ve zıt güçlerin birbiriyle olan mücadelesinin arşividir. Tarihin her evresinde iyi ile kötü, iman ile küfür, zalim ile mazlum, mustazaf ile müstekbir, köle ile efendi, ezen ile ezilenin mücadelesi olmuştur. Bu, kıyamete dek devam edecektir.
Bu mücadelelerden biri de hainler ile kahramanların mücadelesidir.
Hain, iradesini dış güçlere teslim etmiştir. Kendi süfli menfaat ve çıkarlarını, yaşadığı toplumun hatta en yakın akrabalarının üstünde tutar. Bağlı olduğu ahlaki değer, ilke ve kanun yoktur. Bencil ve egoisttir. Gizli, sinsi ve aldatma yollarıyla hareket eder. Güvenilmezdir, içi ve dışı bir değildir. Gerçek kimliğini nadiren ortaya çıkarır. İradesini sattığı, teslim ettiği güçler dahi ona güvenmez. İşleri bitince ortadan kaldırılır. Hainler, mensubu olduğu aile, aşiret ve millet için yüz karasıdır. Genelde aile ve aşiret onu dışlar, sahip çıkmaz. Adının anılmasını dahi istemezler.
Hainin zıddı olan kahramanlar, bağlı olduğu topluluğa, ilkelere ve amaca sadık kalır. Kendi rahat ve konforunu, güvenliğini, hayatını başkaları ve davası uğruna feda etmekten çekinmez. Yüksek ahlaki değerlere sahiptir. Güvenilir ve emin kişilerdir. Düşmanları dahi onu takdir eder, saygı gösterir.
Kahraman, mensubu olduğu aile, dava ve millet için bir iftihar vesilesidir. Aradan yüzyıllar geçse de isimleri ve mücadeleleri unutulmaz, daima anılır, hatırlanırlar.
Elhamdülillah, İslam tarihi kahramanlar ve onların mücadeleleriyle doludur. Peygamberimiz Hz. Muhammed, peygamber olmanın yanında bir kahramandır. Hayatının her anı kahramanlık, yüksek ahlak ve erdemle doludur. Her daim davasını ve ümmetini öncelemiştir. Aynı şekilde yetiştirmiş olduğu ashabı ve sonradan gelen müntesipleri de Onun yolunu takip etmiştir. Bu kahramanlık ve fedakârlık sayesinde İslam, karşısına çıkan badire ve engelleri aşmış, günümüze dek gelebilmiştir.
İhanetin büyüklüğü ve derecesine orantılı olarak kahramanlar çıkmıştır. Her Nemrud’un karşısına bir İbrahim, her Firavun’un karşısına bir Musa çıkmıştır.
Zalim ile mazlumun günümüzdeki mücadelesinin somut örneği Gazze’dir. Aynı zamanda hainler ile kahramanların da mücadelesini barındırmaktadır.
Kahramanlığın ve ihanetin bütün derece ve derecelerine şahitlik etmekteyiz.
Şehit lider, komutan ve mücahitlerin yanında; iradelerini birkaç kuruş menfaat için Siyonizm’e teslim etmiş, ihanetini gizli ve açıktan izhar eden aşağılıklar da var. Günümüzde yiğitliğin ve kahramanlığın kitabını yeniden yazan Yahya Sinvar, Muhammed Dayf, İsmail Heniyye ve nice isimsiz kahramanın yanında, iradelerini siyonizm’e teslim etmiş ve bu uğurda her türlü rezilliği yapan Yasir Ebu Şebbab ve avenesine de şahitlik etmekteyiz. Esasında bu, Sünnetullanın bir gereğidir.
Aksa Tufanı’ndan sonra halkını ve vatanını satan, Siyonist işgalci rejimle işbirliği yaparak çete kuran, insani yardımları yağmalayan bu hainin akıbeti diğer hainler gibi uzun sürmedi. Geçen hafta içerisinde düştüğü pusuda öldürüldü. Çok güvendiği, iradesini sattığı, av köpeği gibi hizmet ettiği Siyonist rejim onu koruyamadı.
Ne ailesi ne halkı ne de Siyonist rejim onun için yas tuttu. Tarihin çöplüğündeki yerini aldı.
İnşallah bu olay, davasını, halkını ve toprağını işgalcilere satan ve onların piyonu olanlar için bir ibret ve ders olur. Tabi ders alan için…