İki yıllık vahşi soykırımın ardından nihayet ateşkes sağlandı. HAMAS’ın, Gazze halkının çektiği acılardan olmasa anlaşmayı bu şekliyle kabul etmeyeceğini, şehid verdiği liderleri Heniyye, Sinvar, Dayf, Aruri, Ebu Ubeyde ve daha nice kahramanlarına rağmen kanlarının son damlasına kadar savaşmaktan geri durmayacağını biliyoruz.

En yakınlarını toprağa vermiş Gazze halkı da ateşkesi buruk bir sevinçle karşılıyor. Tüm acılarına rağmen gösterdikleri tevekkül, evleri, işleri hatta şehir yerle bir edilmesine rağmen ye’se düşmeyen Gazze’nin izzetli halkı, tüm dünyaya umut aşılıyor.

Diğer yandan siyonist emperyalistlerin sahada kaybettikleri savaşı masada gasp etme hevesleri de kursaklarında kaldı elhamdulillah..

HAMAS, dün yaptığı açıklamada, terörist israilin "direnişin koşullarına boyun eğmek zorunda kaldığını" belirtti. Elhak doğrudur. Neden mi? İki yıldır ABD’nin silah desteğiyle Gazze’nin altını üstüne getirmesine rağmen HAMAS’ın gücünü kıramadığı gibi HAMAS’ın elindeki esirlerini de kurtaramadı. Hatta sivilleri bombalarken birçok kez kendi esirlerini dahi öldürecek bir becerisizlik sergiledi.

Anlaşmanın ilk aşaması olan 20 canlı siyonist esire karşılık 2000 Filistinli esir peyderpey bırakıldı. Gazze’nin günlük ihtiyacı yardım tırları da şehre giriyor elhamdulillah.. Sarı hatta çekilen işgal askerlerinin tüm Gazze’den çekileceğini de göreceğiz inşallah..

7 Ekim Aksa Tufanı operasyonuyla başlayan süreci, “Ama HAMAS, böyle bir girişimde bulunmasaydı, böyle olmazdı” ile başlayan cümleleri sarf edenlerin kendilerini siyonizmin zehrine maruz bıraktıklarını, Filistin’in gerçek tarihini araştırma zahmetine girmediklerini hatırlatmakta fayda var.

Çünkü Filistin meselesi 7 Ekim’le başlamadı. Siyonizm terörizmi bir asırdır Filistin topraklarında soykırım yapıyor. 1917 Balfour Deklarasyonu sonrası Filistin’e yoğunlaşan Yahudi göçüyle birlikte Haganah, Irgun gibi siyonist çeteler 1948’e kadar filistin topraklarında terör estirdi. Ardından 1948’de ilan edilen siyonist rejim vasıtasıyla bu kez Deir Yasin Köyü, Safsaf köyü, Davayima Köyü, Kibya Köyü, Kufr Kasem, Samu köyü, Sabra ve Şatilla, Cenin Mülteci Kampı ve Gazze’yle günümüze kadar devam eden işgal ve soykırımı sürüyor.

İki yıllık soykırım vahşetinin hastanelere ulaşabilen bilançosu 70 bin civarı olsa da enkaz altında kalan, kaçırılan, kaybettirilenlerle birlikte bu sayının yüz binleri bulduğu ifade ediliyor. Bu sayının yarısından fazlası kadın ve çocuklardan oluşuyor.

Ateşkes sağlıklı devam eder mi, etmez mi derseniz? Açıkçası terörist israil, yıllarca yavaş bir işgalle sürdürdüğü yayılmacı politikasından vazgeçmeyecek, ateşkesi de geçmişte örnekleri olduğu gibi ihlal etmekten çekinmeyecektir.

Merhum Aliya İzzetbegoviç, Bosna’nın bağımsızlığı için mücadele ettiği yıllarda sarfettiği “Ne yaparsanız yapın soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır...” sözü, Müslüman ülkelerce unutulmuş olmalı ki şu an Gazze için aynı cümleyi tekrar etmek zorundayız…

Evet, başta Netanyahu katili olmak üzere siyonist Yahudilerin nasıl vahşi yaratıklar olduklarını asla unutmayacak ve onları affetmeyeceğiz!.. Destek veren ABD ve batılı Avrupa yönetimlerinin yargılanmaları için her türlü çabayı ortaya koyacağız!.. Ve elbette birkaçı dışında sessiz kalan Müslüman ülke yönetimlerini de unutmayacağız…

Anlaşmanın ikinci aşamasında dayatılan şartları göz önünde bulunduran HAMAS, Gazze halkının daha fazla acı çekmemesi için Gazze’nin Filistinlilerden oluşacak teknokrat bir yönetim tarafından yönetilmesi fikrine sıcak bakıyor. Ancak “HAMAS’ın silahsızlandırılması” düşüncesi, Musa Ebu Merzuk, Üsame Hamdan gibi HAMAS yöneticilerinin de ifade ettikleri gibi kabul edilebilir değil.

Çünkü HAMAS, ülkesinin topraklarını koruyan Filistin’in Kuva-î Milliye’sidir. Bir Hareket olmasına rağmen tüm dünya devletlerinin örnek alması gereken yönetim anlayışıyla Gazze’yi yönetti ve savundu. Düşmanı dahi olsa adil davranışı ile söz ve fiiliyattaki hakkaniyetli duruşu dolayısıyla uluslararası toplumlardan tam not’a sahip. Bu durumu itibariyle HAMAS Filistin halkının tek meşru temsilcisi konumunda bulunuyor.

Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen “Barış Zirvesi"’ne katılan dünya liderleri eğer gerçek bir barışı sağlamak istiyorlarsa bugünden sonra siyonist israilin işgal altında tuttuğu Filistin halkına yönelik ihlallerine odaklanmalılar. Eğer ihlal varsa, ki olmaması ihtimal dışı; birlik olup siyonist terör rejimine karşı askeri müdahalede bulunmalılar. Kimse kimseyi kandırmasın, bundan başka bir çözüm yok! Çünkü mesele sadece Filistin değil, hâla anlamadınız mı?

Devamı gelecek...