Almanya seçim sonuçları Batı’da sağ oyların yükselişinin devam ettiğini teyit eder nitelikte.
İngiltere ve İspanya’da sosyal demokratların iktidarda bulunuyor olması kimseyi yanıltmasın, çünkü oralarda da “aşırı sağ”ın sesi daha fazla çıkmaya başladı.
Fransa’da Le Pen’in, Hollanda’da Wilders’in neredeyse iktidara yürüyecek bir orana ulaşmaları sürecin bu minvalde ilerleyeceğini gösteriyordu aslında.
İktidarda bulunan Liberallerin, solun ve merkez partilerin toplumdaki ciddi çözülmeyi önemsememesi, küresel projelerde yer yer aparat konumuna düşmeleri milliyetçi sloganların karşılık bulmasını kolaylaştırdı. Mülteci akınının büyük dalgalar halinde kendini göstermesi ise yabancı düşmanlığını en önemli argüman olarak kullanan partilere teveccühü artırdı.
Amerika’da Trump’ın yüksek bir oranla kazanması sonrası Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’da gözler seçim sonuçlarına çevrilmişti.
Merkezdeki Hıristiyan Birlik partilerinin oy oranında küçük bir artış görünüyordu; ama asıl dikkati çeken aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin oy oranındaki yüzde 100’lük artıştı. Oy kaybedenlerin içinde en dikkat çekici olan ise iktidardaki Sosyal Demokrat Parti (SPD) idi ki yaklaşık yüzde 10’luk bir kaybı vardı. Liberal politikasıyla bilinen ve iktidar ortağı olan Hür Demokrat Parti (FDP) de yine SDP gibi büyük kayıp yaşayanlardan. Öyle ki, ilk sonuçlara göre FDP’nin yüzde 5’lik barajı aşamama ihtimali yüksek görünüyor.
Bir önceki seçimde iktidarda olan merkezdeki Hıristiyan Birlik partileri oy kaybına uğramış, değişim vaadinde bulunan SPD ve aşırı sağcı AfD oylarını artırmıştı.
Yani sol, merkez ve liberal partiler arasında düşüş ve yükselişler yaşanırken AfD sürekli yükseldi.
Eylül ayında yapılan eyalet seçimlerinde AfD’nin büyük zaferle çıkması aslında bu seçimlerin de olası sonuçları hakkında ipucu veriyordu.
Eylül ayındaki seçim sonuçları için Sosyal Demokrat Partiden (SPD) olan Başbakan Olaf Scholz, seçimlerin sonucu için "acı verici" demiş ve demokratlara yani AfD dışındaki partilere birleşme çağrısı yapmıştı:
"AfD, Almanya’ya zarar veriyor. Ekonomimizi zayıflatıyor, toplumu bölüyor, ülkemizin itibarını yıkıyor. Şimdi tüm demokratik partilere düşen görev, aşırı sağcıların yer almayacağı istikrarlı hükümetler kurmak olmalı."
Seçimden birinci parti olarak çıkan; ama tek başına hükümeti kuramayan Hıristiyan Birlik partilerinin ne yapacağı merakla beklenirken AfD’nin “Koalisyona hazırız” açıklaması dikkat çekti.
İtalya’da Meloni tecrübesinden sonra Almanya’da da eskisi kadar aşırı sağı dışlayıcı bir dilin kullanılmayacağı tahmin ediliyor. Hıristiyan Birlik partilerinin söylemde olmasa da eylem ve pratiklerinde mülteciler konusunda AfD’den çok da uzak bir yerde bulunmadıkları göz önüne alınırsa SPD’den daha çok AfD’ye yaklaşma ihtimalleri göz ardı edilmemeli.
Trump’ın söylem ve taleplerinden ürken Avrupa kamuoyu da biraz daha aşırı sağa tolerans göstermeye başlayabilir.
Aşırı sağa tolerans ise yabancılar için sıkıntıların artmasıdır; ama aynı zamanda “Yekpare Avrupa”nın parçalanması anlamına gelebilir.