• DOLAR 35.387
  • EURO 36.506
  • ALTIN 3000.98
  • ...

Aynı şeyi defalarca ve her seferinde büyük umutlar ve laflarla ve de aynı aktörlerle deneyip her seferinde farklı sonuçlara ulaşmayı ummak akıl kârı bir durum değildir.

Eskiden ‘Devlet Aklı’ denilince insanın aklına devletin hafızası gelirdi. Belli ki devlet denen yapı ya akıl tutulması yaşıyor ya da hafıza kaybı.

2009’da denendi Habur’da mahkemeler kuruldu olmadı. 2013’te denendi yine olmadı. Hatta 6-8 Ekim katliamları ve de binlerce kişinin katledildiği, şehirlerin harabeye çevrildiği Hendek Olayları ile sonladı.

Şimdi yine araya karbon kâğıdı konulmuş gibi bir durum var. Bir tarafta İmralı öte yanda o zamanın HDP’si yerine bugünün DEM’i.

Giden şahıslar bile aynı. Bu sefer tek fark, Bahçeli de bu sürecin içinde. Ne olarak ya da hangi amaçla bu işin içinde, işte orası tam bir muamma.  

Madem Devlet, ülkede bir ‘Kürt Sorunu’ olduğunu kabul ediyorsa neden bu sorunu doğrudan çözmek yerine adeta kendini aklamak adına çözümsüzlüğe havale ediyor.

Burada birkaç soruyu cevaplamak lazım.

İmralı mahkûmu bu süreçte ne kadar etkili olabilir?

Bu çok büyük bir istifham doğrusu.  Yakalandığı ilk dakikada, ‘benim anam da Türk’tür. Eğer bana hizmet etme imkânı verirseniz ben hizmet etmeye hazırım’ diyerek kendi paçasını kurtarmaya çalışan birinden çözüm için medet ummak çok açık bir şekilde akıl tutulmasıdır.

Bir de özellikle bütün emperyalist devletlerin kontrolüne geçmiş örgüt İmralı meskununu ne kadar dinler ki?

Her seferinde ‘Bebek Katili, Terörist başı ve 40 bin kişinin katili’ olduğu gerçeği ifade edilen birinden medet ummak ekolojik bir garabetten öte bir şey değildir.

Gelelim DEM’e…

Sizce DEM denen parti şu anda Kürt sorununun çözülmesini ister mi? Asla istemezler. Çünkü bu sorun çözülecek olursa savunacakları, dayanacakları hiçbir şey kalmayacaktır.

Nasıl ki; Suriyelilerin ülkelerine dönmeye başlamasıyla Zafer Partisi ve onun göçmen genel başkanı politikasız kalıp sudan çıkmış balığa döndüyse DEM de Kürt sorununun çözülmesi halinde aynı duruma düşecektir.

Kürt Sorununu istismar ederek oradan siyasi ikbal devşirmekten ve marjinalleri, BAAS kafalıları meclise taşımaktan başka hiçbir hedefi olmayan bu parti ve onun sahipleri elbette ki, çözüm istemezler.

Neden devlet, sorunu çözmek için araya böylesine kifayetsiz kişileri sokmak yerine doğrudan çözüm için adım atmıyor ki?

Kürtlere anayasal tanınırlık, Kürtçenin eğitim ve ikinci resmi dil olması gibi adımlar atmak için ne Kandil’e ne İmralı’ya ne de DEM’e ihtiyaç vardır.

Sorunun ne olduğu apaçık ortada iken çözüm önerileri de belli iken devlet isterse ve de açıkça samimi ise bu sorunu TBMM çatısı altında çok rahat çözebilir. Bu konuda söylenmesi gereken sözler, öneriler yıllardan beridir söylendi, yazıldı, çizildi.

Her şey apaçık ortada iken, çözüm için hava muhalefetinin ortadan kalkmasını, gemi seferlerinin başlamasını beklemek çözümü de İmralı’ya hapsetmektir.

Devlet, Kürtlerin tamamı PKK’lıdır onların da siyasi temsilcisi sadece DEM’dir, diye mi düşünüyor acaba?

Eğer öyleyse vay Kürtlerin haline!

Hadi son bir soruyla bitirelim: Bahçeli’nin dediği gibi olur da İmralı canisi gelip Mecliste Kürtçe konuşmak isterse bu dil kayıtlara nasıl geçecek. Bilinmeyen dil mi yoksa Kürtçe olarak mı?