Türkiye’de yaşanan tüm sorunlarla ilgili olarak yapılan en önemli tespit bence, Kemalizm’in tüm sorunların kaynağı olduğu gerçeğidir. Öylesine hastalıklı ve bulaşıcı olarak kurgulanmış ki; uzun vadede mağdur ettiklerini de kendine benzetiyor.
Gerek yıllardan beridir süregelen İslam Düşmanlığı gerekse de Kürtlerin hak ve hukuku konusundaki zalimane tutum ve tavırlarıyla adeta topluma kan kusturmuştur.
Bence zalimliğinden de öte en tehlikeli boyutu bulaşıcılığıdır. Kemalizm kimi dini yapılar da başta olmak üzere sağdan soldan birçok yapıya bulaşarak onları zehirlemiş hatta kontrolüne almıştır.
Normalde bütün dünyada daha özgürlükçü olarak görünen Sol’un, Türkiye’de statükonun, gericiliğin ve yobazlığın merkezi olmasının temel sebebi Kemalizm’in esiri olmasıdır.
Kemalizm en çok İslami yaşama düşmanlık yapmakla beraber, Kürtlere ve Alevilere de çok büyük zulümler ve katliamlar yaptı. Bu katliamları yaparken büyük oranda Alevileri dönüştürerek kendine bağlayıp CHP üzerinden onları kontrol etmeyi başardı.
İslami yapılar ve yine İslami kültür ve alt yapının güçlü olduğu klasik anlamdaki Kürtler ise yüzyıldır Kemalizm’e karşı direnmeyi başardılar.
Ama gelinen aşamada İslami yapılardan bir kısmı iktidar olmanın konforuyla Kemalizm’e tavizler vermeye başladılar.
Kürtler ise onları temsil ettiğini iddia eden DEM ve geçmişteki partilerine Türk solunun marjinal Kemalistleri eklemlenerek Kemalizm’e esir edilmek isteniyor. Doğrusu ‘Kürt Siyaseti’ olarak adlandırılan bu yapı tamamen Kemalizm fikrine esir olmuş durumda. Bunun en temel işareti sürekli parti yönetiminde eş bilmem ne sıfatıyla Kemalizm kontenjanından birilerinin bulunmasıdır.
DEM’in demlendiği su, şu anda tamamen Kemalizm çeşmesinden geliyor. Çok güçlü bir Kemalist damara sahip olan bu yapı, zaman zaman bu yönüyle ortaya çıkıyor. Kemalizm ahlakıyla Kürtlerin dinlerine, ahlakına, binlerce yıllık kadim töresine düşmanlık yapıyor.
Geçen hafta bu damar bir kez daha hortladı. Hem de Kürt illerinden seçilen Milletvekilleri bu Kemalizm’e hizmet ritüelinde özellikle seçilerek kullanıldılar.
Malumunuz Peygamber Sevdalıları Vakfı, Diyarbakır’da çocukları teşvik amacıyla Namaz ve Tesettür konulu etkinlikler düzenledi. Bu duruma en çok Kürt Kemalistler tepki verdiler. Düzenlenen bu etkinliği TBMM’ye taşıyan Kürt Kemalistler, Milli Eğitim ve Aile Bakanlıklarından bu konuda açıklama bekliyorlar.
CHP’nin casusluk, yolsuzluk, rüşvet ve irtikap gibi süfli işlerle uğraştığı bu dönemde Kürt Kemalistler o alanı hemen doldurarak Kürt ailelerin çocuklarının namaz kılmalarını, tesettüre girmek istemelerini Kemalist damarla Kemalizm’e şikâyet ettiler.
Bu, Kürt Halkının kadim töresine savaş açarak bir kez daha Kemalizm’in maşası olmaktır.
Kürd’ün diliyle, ismiyle, diniyle, kılık kıyafetiyle, tarihiyle, kültürüyle, geçmişi hatta geleceği ile bile savaşım halinde olan Kemalizm’e payandalık kendine Kürt Siyaseti yaftası yapıştıran aslında Kemalizm’in Kürt şubesi olan kişilere tam da yakıştı doğrusu.
Maşa olmak, iradesiz olmak olduğu gibi halkı da iradesiz kılmayı hedefler. Kimse o çocukları pikniğe diye dağa çıkarmadı. Arkalarından ailelerini göz yaşlı bırakmadı. Diyarbakır aileleri Peygamber Sevdalıları Vakfı’nın kapısında yıllardan beridir çocukları için çadır açmış değiller.
Anneler babalar benimsedikleri inanç uyarınca çocuklarının elinden tutup onarı hem Namaz hem de Tesettür etkinliğine götürdüler.
Bu tercihi, istismar olarak adlandırmak kirli kalbin dışa vurumudur.
Gelinen aşamada amaçsız ve hedefsiz kalan bir siyasi hareketin varoluş amacını bu kadar dışa vurması Kemalizm’in zaferidir.
Ama korkuyorlar… Kripto Kürt Kemalistler de korkuyorlar emir eri oldukları asıl Kemalistler de korkuyorlar…
Bu çocukların Kemalizm’in taban bulmasına engel olmasından hatta izale edilmesine sebep olacağından korkuyorlar. Hem de taaa bir aylık mesafeden….
Korkun be… Korkmaya devam edin…. Ama nafile. Korkunun ecele faydası yok diye kayıt düşülmüş bir kere tarihin sayfalarına….