Kürdisrail mi hedeflenen?
Müslüman Kürt halkını geçmişinden uzaklaştırarak emperyalizmin emrine vermek için yıllardır çabalayan malum kesimler şimdi de Kürtlere terör devletinin dostluğunu aşılamaya çalışıyorlar.
Terör devleti, Gazze’de yaptığı soykırım dolayısıyla dünyanın her tarafında nefret objesi haline gelirken Kürtleri ona yamamaya çalışmak halklar nezdinde Kürtleri de bu nefret objesinin bir parçası haline getirmektir.
Özellikle Avrupa’da yaşayan ve her şeyin en iyisini kendilerinin bildiğini düşünen kimi atanamamış PKK’lılar ve PKK mensupları bu konuda yoğun çaba sarf ediyorlar. Terör devleti de bu yanaşmalığın ve gönüllü devşirilmenin farkında olduğundan kendince Kürtlere yönelik mesajlar vermeye başladı.
Dini ve geleneksel inançları gereği kendilerinden başka hiç kimsenin bir hakka sahip olmadığını düşünen bir anlayışa yanaşmaya çalışmak tarihi bir yanılgının başlangıcı mahiyetindedir. Filistin topraklarındaki yerleşimcilerin parça parça Filistinlilerin evlerine, zeytinliklerine el koyduğu gerçeği ortada iken, terör devletinden medet umarak Kürtleri ona yönlendirmeye çalışmak Dahhak’a rahmet okutmaktır.
Kendi dışındakilerin mallarını, canlarını, organlarını kendilerine mübah gören müfsit anlayıştan destek ummak hem Kürtlerin geleceğine ipotek koymak hem de Kürtleri komşuları oldukları beraber yaşadıkları topluluklarla sorunlu hale getirmektir.
Başta Almanya olmak üzere kimi Avrupa ülkelerinde PKK’nın düzenlediği gösterilerde terör devletinin bayrakları da taşınmaya başlandı. Yerleşik halkların terör devletine yoğun tepki duyduğu Gazze’ye destek için gösteriler düzenlediği bir zamanda terör devletinin paçavrasını taşımak açıkça bir Kürt düşmanlığıdır.
Çünkü tarihinde katliam olmayan bir milleti katliamcılarla aynı safta göstermek o katliamlara, zulümlere ortak olmaktır. Oysa gerek tarihi sürece gerekse de tarihte yaşanan acılara bakılacak olursa Kürtlerin terör devleti ile değil Gazzelilerle empati yapması gerekmektedir.
Zaten insaf sahibi milyonlarca Kürt de öyle yapmaktalar ve Müslüman Kürtlüğün onuru olmaktadırlar.
Enteresan olanı şu ki; bu Müslüman Kürtler de terör devletine yaltaklananlar tarafından hakarete uğramakta hatta yer yer de tehdide maruz kalmaktalar.
Gelinen aşamada Kürtlere adeta bir tür yol ayrımı dayatılıyor. Kürtler ya tarihi iftiharın devamı olarak Selahaddin olacaklar ya da insanlığın utancı çağdaş haçlıların boyunduruğuna girecekler.
Binlerce yıllık Kürt tarihinde Kürtlüğün belki de en iftiharlı ve itibarlı dönemi Selahaddin-i Eyyubi dönemidir. Selahaddin-i Eyyubi’yi tarihe altın harflerle yazdıran şey ise elbette ki; Kudüs’ü fethederek Mescid-i Aksa’yı özgürleştirmesidir.
Milletler geçmişlerine ihanet ederek değil ondan feyz ve ilham alarak gelişir ve ilerlerler. Selahaddin’e ve onun Kudüs sevdasına sırtını dönerek katillerle aynı safta durmak Kürtlüğe sırtını dönmektir.
Aynı kesim büyük bir savaşın yaşanacağını ve bu savaşta özellikle ABD’nin safında olmanın Kürtlerin hayrına olacağını savunarak gönüllü bir şekilde mayın himarı olmayı savunuyor. Ortadoğu’da yaşanacak bir savaşta vekalet ordusu olmak Kürtlüğün sonunu arzulamaktır.
Amerika çıkarı bittiğinde kullandığı piyonların yüzüne bile bakmadan onları terk edecektir. İşte Afganistan örneği ortada.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Ortadoğu’da da savaşlar bitip de emperyalistler çekilince yerel halklar baş başa kalacaklardır. İşte 1.Dünya Savaşı’ndan sonra yaşananlar ve çizilen haritalar ortada.
Müslüman Kürt halkı elbette ki; sahip olduğu feraset ile katillerin safında durmayacaktır. Bugün terör devletinden medet umanlar günü geldiğinde elbette ki; Müslüman Kürt halkı tarafından dışlanacaklardır.
Allah’ın izniyle, Kürtlerdeki Selahaddinî damar, gönüllü devşirilme damarından daha baskın olacaktır.