• DOLAR 34.426
  • EURO 36.456
  • ALTIN 2843.672
  • ...

Sedat Peker denen miadı dolmuş, kalemi kırılmış mafyanın son dönemde gündeme düşen açıklamaları muhalif kesimler tarafından haddinden fazla önemsenirken iktidar cenahı ise ortada çok ciddi iddialar olmasına rağmen olaya, sıradan bir suçlunun, iftiraları olarak bakıyor.

Bu işe, mama kesilme hikâyesi, kim daha iyi çöker kavgası, hangi derinin zirveye daha yakın olacağı dalaşı, siyasi otoritenin dereyi geçerken derin değiştirme planı ya da kayıkçı kavgası da diyebiliriz. Tıpkı kayıkçı kavgası hikâyesinde olduğu gibi bu dalaşmada da son tahlilde kavgacı tarafların değil de izleyenlerin yani vatandaşın zarar göreceği bir netice doğacak gibi görünüyor.

Bu süreçte ortada dolaşan Marina, Gemiler, Venezüella’ya yüzen gemiler falan ortada dolaşınca kayıkçı hikâyesini hatırlamak gerekti.

Denilir ki; Osmanlı döneminde Eminönü-Karaköy arasında sefer yapan kayıkçılar sık sık kendi aralarında farklı sebeplerden dolayı kavgaya tutuşurlarmış. Kavgadaki en büyük silahları ise ellerindeki kürekleriymiş. Kayıkçılar önce kayıkların üzerinde kavga eder bir birlerine küreklerle vurur, bir birlerini denize itmeye çalışırlarmış. Kavga bir müddet sonra ise karaya taşınırmış. Ana gelin görün ki; bu kavgalarda hiç bir kayıkçı yaralanmaz, hiç biri denize düşmezmiş. Kayıklar şekilleri itibariyle suda sallanıp durmasına rağmen, kayıktan kayığa kürekler gidip gelmesine, ortaya sarhoşları andıran komik sallanmalar çıkmasına rağmen kayıkçılar her seferinde sağ salim karaya gidip orada da sarhoş gibi kavgaya zarar görmeden devam ederlermiş.

Buna mukabil çoğunlukla araya girenlerin kafası gözü yarılır ve denize düşerlermiş. Asıl tiyatro ya da cambaza bak cambaza hikâyesi kavga karaya taşındıktan sonra başlarmış. Onlar iki grup halinde kavga ederken kimin kazanacağını merak eden halk da çevrede toplanmaya başlarmış. O esnada devreye tırnakçılar girer ve aval aval acaba kim kazanacak diye seyreden halkın keselerini boşaltırlarmış. Tırnakçılık ya da yan kesicilik bittikten sonra da kavga başladığı gibi aniden son bulurmuş.

Kayıkçılar ellerinde kürekleri ile kayıklarına dönerken yan kesiciler ise bir köşede kayıkçıların payını ayırıp biriyle onlara gönderdikten sonra oradan tüyerlermiş.

Olan, bu bitimsiz ve her iki tarafın da kazandığı kavgayı izleyenlere olurmuş. Kavga bitip toz duman dağılınca izleyiciler ancak o zaman kuşaklarındaki keselerin olmayan hafifliğini hissederlermiş.  

Denizlerden, marinalardan başlayan kavga karaya taşındı taşınacak aman ha herkes kesesine gözü gibi baksın.

Peker’in her videosu yayınlandığında ya sarhoş olduğu ya da haplandığı izlenimi ortaya çıkıyor. Sırtını belli ki iyi bir yere dayamış o yüzden de kendisine bir şey olmayacağından çok emin.

Suçladığı insanlar ise zaten Devlet’in şu anki en kudretli kişileri ya da onların yakınları. Belli ki onlara da bir şey olmayacak.

Ama kim kazanacak diye heyecanla videoları ve karşı açıklamaları izleyenler yani millet kendine dikkat etmeli.

Biz bu kavgalara yoğunlaşmış iken kim bilir hangi Ağar ağabeyler devlete yerleşiyordur. Kim bilir hangi sahil şeridine, oradaki marinalara kimler çöküyordur. Kim bilir hangi gemiler, Avrupa ile Güney Amerika arasında mekik dokuyordur.

Selam ve dua ile…