İlginç Kareler: Kamalist Kokonalar
Fosiller, dinozorlar ve nihayet kokonalar…
Başta belirtmekte fayda var; Allah’ın indirdikleriyle alay edenler hariç, her yaşlı baş tacıdır.
Normal şartlarda bir yaşlıya çeşitli yakıştırmalarda bulunmayı hoş karşılamasak da yaptıkları faaliyetlere göre bazı yaşlılara birtakım isimlerin takıldığı da bir vakıadır.
Kokona ismi de bunlardan biri.
Kokona ismi özellikle ne hikmetse Kemalizmle anılınca anlam kazanır oldu.
‘Kemalist kokonalar!’ tabiri artık belli bir kesimi ifade eder oldu.
Sayıları gittikçe artan kokonaların saldırılarının da gittikçe artmasıyla bu konu artık gündem konusu olarak işlenmeyi hak etmiş durumda.
Kokona bir isim olup, ’eskimiş Hristiyan kadınları’ için kullanılmış. Daha sonra mecazi manada ‘Süsüne düşkün yaşlı kadınlar’ için kullanılır olmuş.
Ne mi yapıyor kokonalar?
Kemalizm’in yılmaz savunucuları olan kokonalar,
“Sarı saçlım mavi gözlüm-Bulutlar teninden dağlar kokundan-Bir daha gel gel Samsun'da-
Kurban olam yürüdüğün yollara-Kara peçe yakışmıyor kullara-Uyan bak bizim hallara…”
söylem ve beklentisiyle bir ömür geçirmişler, bazen bir dağın yamacında SİLUET NÖBETİ tutmuşlar, bazen bulutlarda yüce şahsiyet dedikleri atalarını aramışlar, bazen anıtına giderek arz-u niyazda bulunmuşlar, bazen ağlamışlar, bazen de atalarının sünneti diyerek kafayı bulup kafayı kırarcasına gülmüşler…
Sonra bu kokonalar Hindu ritüelleriyle de alay etmişler; “böyle de inanç mı olur? İşte bu cehaletin daniskası!” diyerek atıp tutmuşlar…
Neyse ne kim cahil kim değil ortadadır ama bir yasa var ki insanları sağır ve dilsiz yaptığı için bilenler suspus olmuş, bildiklerini konuşamaz olmuş.
Mevzubahis Atatürk’ü koruma Kanunu olarak bilinen 5816 garabetidir. Bu yasa ile son 5 yılda 398'i çocuk 23 bin vatandaş hakkında soruşturma açıldı.
Dünyada eşine sadece Kuzey Kore’de rastlanan bu yasa gerçekten de Türkiye için yeni bir kafa konforu yaratmış ve başta kokonalar olmak üzere Kamalistler bu yasanın da değiştirilmesinin bile düşünülmemesini istiyorlar.
Her ne kadar kendisi Mustafa isminden hazzetmese, Kemal yerine KAMAL ismini kullansa da Mustafa Kemal olarak tarihe geçen nam diğer Atatürk (Ki bu ismi özellikle seçmiş ve sevmiştir) tarafından kurulan ve literatürümüze ‘Atatürk ilke ve inkılapları’ olarak geçen emir ve uygulamalar ile Kamalizmi inşa edip büyük İmparatorluk üzerinde Anadolu’da bir devlet ve bu devlette İslam’a ait olan ne varsa uzağında duracak şekilde bir dizaynı esas alan zihniyeti geliştirmişti.
Ancak geçen sürede artık Atatürk İlkeleri'ni ( yani Kemalizm’i) esas alan kurucu ideolojinin artık bir uygulanırlığı ve bir geçerliliğinin kaldığını kim söyleyebilir.
Zaten Kemalistlerin de bu ilke ve inkılaplardan anladığı tek şey de Laiklik ilkesine yükledikleri ‘Gayr-i İslami yaşam tarzı ve bunun etrafında koparttıkları fırtınadır.
Bu fırtınada Müslüman Anadolu insanının tüm mukaddes değerleri aşağılanırken ve tahkir edilirken kedi gibi davranan devlet, Kemalist rejimin putlarına en ufak eleştiri, saldırı ve hakarete karşı anında seferber oluyor.
Yani Müslümanlar yine kendi topraklarında parya muamelesi görmeye devam ediyor.
Aslında çürümüş olan rejim ve ‘Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete’ tarzına dönüşen Kamalizm’e bu tür yasalarla adeta Sun’i teneffüs yapılarak ömrü uzatılıyor.
Dünya hızla değişmiş ve artık Demokrasi’nin, kapitalizmin, serbest piyasa ekonomisinin…vs dünyanın son üç yüz yılına damga vuran tüm ideolojik yaklaşımların tartışmaya açıldığı yeni bir dönemde artık fosilleşen ve kendi içinde tutarlılığı olmayan bir ‘izm’in son kullanma tarihinin geçtiğini acaba yüksek sesle kim haykıracak.
Raf ömrünü dolduran bu ‘İzm’in kokonaları sağda solda başörtülülere, çarşaflılara kinlerini kusarak “Arabistan’a gidin, burası Türkiye” demeleri elbette boşuna değil ve bir Cemaziyelevvel’i vardır.
Ama artık bu saldırıları ve saldırganlıkları da kabak tadı vermeye başladı.
Müslüman kadınlar, Müslümanca giyinen insanlar kendi ülkelerinde parya muamelesi görmekten bıktı usandı, Kemalist azınlığın azgınlıklarından bıktı usandı.
Yeni Türkiye vizyonunda; Kemalizm’in muhakkak ele alınması ve ülkenin geleceği üzerinde yükselen gölgesinin AYDINLATILMASI artık elzemdir.