Türkiye’de Peygamber Sevdalıları Vakfı (PSV), her yıl Nisan ayında İstanbul ve Diyarbakır başta olmak üzere Türkiye’nin büyük metropollerinde yüz binlerce insanın katılımıyla meydanlarda mevlit programları düzenlemektedir.
Salt klasik mevlit programından ziyade Peygamber aleyhisselamı anlama ve anlatma misyonuyla düzenlenen etkinliklerde büyük coşku yaşanmaktadır.
Bu etkinlikler her sene farklı bir tema ile yapılmaktadır.
Bu sene de ‘Direniş Önderi’ temasıyla yapılan programlarda Gazze’ye vurgular ön plandaydı.
Meydanlarda İsmail Heniyye, Yahya Sinvar, Muhammed Dayf ve direniş şehitlerinin posterleri meydanları süsledi.
Aynı zamanda farklı İslam ülkelerinden misafirler de davetli olarak katılırken HAMAS yetkilileri de konuşmacı olarak katıldılar.
İstanbul’daki etkinlikte konuşmacı olarak katılan PSV’nin onursal başkanı Mehmet GÖKTAŞ, konuşmasında İslam âleminin temel sorunlarına değindi.
Özellikle hilafet ile ilgili söyledikleri önemliydi.
GÖKTAŞ hoca şunları ifade etti:
"İslam âlimlerine sesleniyorum:
Eğer Allah’ı razı etmek ve Resulü’nün ruhunu şad etmek istiyorsak, Gazze'nin kurtuluşu için ciddi bir adım atmak istiyorsak, derhal bir halife seçilmelidir. Müslümanlar artık kendi halifelerini seçmelidir. Yüzyıldır yetim, öksüz ve halifesiz bir şekilde parçalanarak, bölünerek kaldık; bu yetmedi mi?
İki yakamızın bir araya gelememesinin yegâne sebebi başsızlıktır. Hristiyanlara bakın: Bir liderleri vefat eder etmez hemen seçim telaşına düşüyorlar.
Buradan Diyanet İşleri Başkanlığımıza, İslam âlimlerine ve İslam adına yazan herkese sesleniyorum: Birinci önceliğimiz halife seçmek olmalıdır. Artık şu Hristiyan dünyasından utanmamız gerekiyor…"
Bir yapı, bir aile, bir şirket, bir devlet; lidersiz, müdürsüz, başsız olmaz. İki kişi dahi bir araya gelmek, birlikte hareket etmek istiyorsa biri baş olmalıdır. Baş olmadan bir yapının mesafe kat etmesi, ilerlemesi, düşmanlarına karşı mücadele etmesi, zaferler kazanması mümkün değildir. Bu, sünnetullahın bir kural ve kaidesidir.
Birlik ve beraberliğe İslam dini kadar önem veren başka bir din ve ideoloji yoktur. Bu hem dünyevi bir zorunluluk hem de uhrevi bir görev ve sorumluluktur. Hem siyasi hem de ibadi bir konudur.
Peygamber aleyhisselam’ın mübarek naaşı henüz yerde iken ashab-ı kiram toplanıp başlarına bir halife seçmişlerdir. Çünkü başsız, halifesiz geçen her dakika her saat fitne ve kaosa zemin hazırlar, şeytana fırsat verir. Fitne uyandı mı onu söndürmek öyle kolay değildir.
Hulefa-i Raşidin’den sonraki hilafet ve halifeler her ne kadar istenilen, arzulanan, olması gereken Nebevi Hilafet olmasa da halifesiz olmaktan daha iyidir. Olması gereken en ehliyetli, en liyakatli olanın halife olmasıdır.
İslam âlemini parçalayan düşmanların hilafetin kaldırılması için çok çaba sarf etmeleri ve günümüzün firavunu Siyonist rejimin başı Netanyahu’nun “Yapacak çok şey var. Ne için savaştığımızı biliyoruz, kiminle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz, birkaç kilometre ötemizde Akdeniz kıyılarında bir halifelik kurulmasına izin vermeyeceğiz.” şeklindeki tehditkâr itirafları meselenin önem ve aciliyetini çok bariz şekilde ifade etmektedir.
Bu kurumun hilafet, başın ‘halife’ ismiyle müsemma olmasına gerek yoktur. Ki İslam tarihinde “halife” unvanı yanında “imam ve emîrü’l-mü’minîn” ismi de kullanılmıştır. Günümüz şartlarında farklı isimler ve unvanlar kullanılabilir. Önemli olan Peygamber aleyhisselamı ahlakıyla ve uygulamalarıyla temsil etmesidir.
Özetle 2 milyarlık İslam âleminin bir birliği olmalı ve bu birliği temsilen de somut bir makam ve isim olmalıdır. Elbette bu bir anda olacak iş değildir.
Gazze ve Kudüs’ün özgürlüğüne kavuşması, ümmetin birliğinin sağlanması için bütün Müslümanlar bu birlik ve kurumun oluşması için çaba sarf etmeli, bunu gündeme getirmeli, gereken çabayı sarf etmelidir.