Allah’a ve ahiret gününe iman eden, yaşadığı fani hayatın hesabını tüm incelikleriyle beraber, mutlaka gelecek olan hesap gününde vereceğine inanan, zerre kadar hayrın ve zerre kadar şerrin dahi, mizanda tartılacağı şuurunda olanlar için, asla güncelliğini yitirmeyecek bazı meseleler vardır..

Aynı şekilde asla teğet geçmeyecekleri, hayatlarının merkezlerine alacakları ölçüler vardır...

Zamana, zemine, mekâna, şartlara, imkânlara, insanlara göre değişmeyecek ilkeler vardır..

Helâller, haramlar ve elbette bunlara dair meseleler, ölçüler, ilkeler mesela...

Hiç kuşkusuz iman eden her insan için, bu konudaki hükümlerin bağlayıcılığı kesin ve nettir.

Bu sebeple, iman eden her insanın, hayatını bu doğrultuda yaşaması gerektiği konusunda, ayrıca ikna cümleleri kurmaya gerek var mıdır?

İyi günde, kötü günde, mutlulukta, sağlıkta...

Hülâsa gerek bolluk zamanlarında, gerek darlık zamanlarında ne şekilde tepkiler vereceğimiz, nasıl tutumlar sergileyeceğimiz ve nasıl yaşamamız gerektiğine dair, gayet açık bir şekilde beyan edilmiş hükümleri vardır dinimizin...

“Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, size nimetlerimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçtim.” (Maide Suresi 3.Ayet)

Elbette arada kalan meselelerde de naslar mevcuttur.

Bu konuda ayrıca şu Nebevî tavsiyeyi de hatırlamakta fayda var..

“Helâl bellidir; haram da bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve iffetini (namus ve haysiyetini) korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, harama düşmüş olur...” (Müslim, Müsâkât, 107)

Elbette böyle bir girizgahtan sonra pek çok konuya giriş yapılabilir. Ancak dikkat çekmek istediğimiz husus, Müslümanların tazim, tören, kutlama, etkinlik vb. konularda edinmesi gereken üslup ve uygulaması gereken metotlara dair.

Pek tabii ki, kısa bir köşe yazısında teferruata girmeyeceğiz.

Ancak son yıllarda ve özellikle son zamanlarda bu konudaki gevşeklik, lakaytlık ve tavizlere dikkat çekmek istiyoruz...

Örneğin bir hafızlık töreninde, hafızı olunan ayetlerin, muhafazasına mugayir işlerin yapılması, normal karşılanabilir mi?

Biraz daha açarsak konuyu; bu ve benzeri merasimlerde Kur’an’ın hafızı olmuş pırlanta gibi bu genç kızları ve hoca hanımları adeta birer gelin gibi ziynetlerini teşhir edercesine süsleyip, allayıp, pullayıp, boyayıp, görücüye çıkan kız edasıyla kendisine namahrem olan erkeklerin huzuruna çıkararak, podyuma çıkan manken misali arz-ı endam ettirerek, mahremiyet sınırlarını ihlal etmek, çok büyük bir tezat değil midir?

Hani Araf Suresi 26. Ayetin hafızlığı ve muhafızlığı?

Hani nerede kaldı Nur Suresi 30-31 ve Ahzap 53-59. Ayetlerin mesajı, manası ve ihyası?

Elbette bu icazet törenleri, düğünlerimiz, mevlitlerimiz vb. tüm günler için gerekli ve geçerli bir sorgulama olmalıdır...

Bir örnek ile iktifa etmiş olalım.

Eğer sakınanlardan olmak istiyorsak....

Zira; “(Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.”(Kasas,83)