Gazze'de devam eden Siyonist katliam ve soykırımı tüm dünya görüyor. Normal bir akıl ve vicdan sahibi, burada bir işgalin olduğunu hemen anlar. Kadın ve çocukların katledildiği bu soykırımı dünyaya duyuracak, işgal edilen zihinleri bu işgalden kurtaracak olanlar, basın ve medya mensuplarıdır.

Dünyaya egemen basın ve medya kurumları yıllardan beri Siyonistleri masum, "terörist" Filistinlilere karşı mücadele eden, vatan ve topraklarını savunan kahramanlar olarak tanıtmaktadır. Bu savaşta, kimin sesi daha fazla ve baskın çıkarsa, galip o olmaktadır.

Dünyanın egemen güçlerinin askeri, ekonomik ve siyasi desteğini arkasına alan Siyonistlere karşı, küçücük ve kuşatılmış Gazze'nin direnme şansı nasıl yoksa, basın ve medya alanındaki savaşta da Gazze'nin sesini duyurması ve bu savaştan galip çıkması zordur. Gazze, sesini ve davasını çok kısıtlı bir basın gücüyle duyurmaya çalışmaktadır.

İşte Siyonistler, bu var olan sesi de tamamen kesmek için gazetecileri, basın ve medya ekiplerini, sosyal medya alanında yetenekli olanları bilinçli olarak hedef almaktadır. Füze atan, silah kullanan bir mücahidi veya bir komutanı tespit edip ortadan kaldırmak için tüm imkanlarını nasıl seferber ediyorlarsa, aynı şekilde medya mensuplarına da öyle davranmaktadırlar. Basın ve medya mensubunu, direnen bir mücahitten daha tehlikeli görmektedirler.

Uluslararası bütün antlaşma ve teamüller, basın ve medya mensuplarının haber yaptığı için saldırılamayacağını, öldürülemeyeceğini, tutuklanamayacağını ve görevini yapmasının engellenemeyeceğini kabul eder. Bilakis görevlerini icra etmesi için onlara yardımcı olunur; bulundukları yerlere olabilecek saldırıları önlemek için çipler ve sinyal göndericiler kullanılır. Gazetecinin konumu, savaşan taraflarca bilinir ve o bölge bombalanmaz. Ancak Siyonist israil, hedef gözeterek, bilinçli ve sistematik bir şekilde basın mensuplarını hedef almaktadır. Sadece basın mensuplarını değil, onların ailelerini de bilinçli olarak hedef almaktadır.

Siyonistler, 7 Mayıs Çarşamba sabahı Gazze'nin Tuffah Mahallesi'ndeki Kerame Okulu'nu hedef alarak büyük bir katliam yaptı. Olay yerine giden gazeteci Nuruddin Matar Abdu'yu şehit etmek için bir kez daha saldırdılar ve onu şehit ettiler.

Siyonistler, 7 Nisan’da gazetecilerin kaldığı bir çadırı hedef aldılar. Saldırıda gazeteci Hasan Eslih yaralandı ve hastanede tedavi altına alındı. Siyonistler, onu şehit etmek için 13 Mayıs'ta kaldığı bölüme tekrar saldırdılar ve onu şehit ettiler. Şehit edilen her gazetecinin kendisine göre buna benzer hikâyeleri vardır.

Aksa Tufanı'ndan itibaren bir buçuk yıllık bir zamanda ve küçücük Gazze'de katledilen gazeteci sayısı 216'dır. 1939'dan 1945'e kadar devam eden, dönemin büyük güçleri ve 30'dan fazla ülkenin katıldığı, yüz milyondan fazla personelin doğrudan yer aldığı, 70 ila 80 milyon arasında kişinin öldüğü İkinci Dünya Savaşı'nda 6 yıllık sürede ölen gazeteci sayısı 69'dur. İşte küçücük Gazze'de bir buçuk yıllık süre zarfında katledilen gazeteci sayısı, İkinci Dünya Savaşı'nda öldürülen gazeteci sayısının üç katından fazladır. Bu, korkunç bir rakamdır.

Dünya ve insanlık, kadın ve çocukların Gazze'de katledilmesine sessiz kaldığı gibi, maalesef basın ve medya mensuplarının da katledilmesine sessiz kalmaktadır. Buna en çok karşı çıkması ve Siyonistleri mahkûm etmesi gereken basın ve medya kuruluşları da sessizliğe bürünmektedir.

Bu durum, hem katliamı hem de gazetecilere yönelik saldırılarda Siyonistleri cesaretlendirmektedir.