Uhud günü savaş bittiğinde Hz. Peygamber (s.a.s.) ve beraberindeki ashabı savaşın gerçekleştiği meydana geldiler. Şehit olan ashabın cenazelerini görünce dehşete düştüler. Çünkü bütün sahabilerin cenazelerine müsle yapılmıştı. Yani organları kesilmiş, vücutlarına canice zarar verilmişti. Bu durum Allah'ın Resûlü ve ashabını fazlası ile üzdü.

Hz. Peygamber (s.a.s.) amcası Hamza'nın (r.a.) cenazesi üzerine gelip baktığında daha önce hiç karşılaşmadığı acı bir manzara ile karşılaştı. Mübarek ağzından şu sözler döküldü: 'Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Senin hakkında bildiğim bir şey varsa o da senin ancak hayır işleyen, akrabalık bağlarını koruyup onlara iyilik yapan biri olduğundur. Eğer ardından üzülmek olmasaydı, cesedinin parçaları farklı yerlerden toplanıp bir araya getirilip haşredilsin diye öylece bırakırdım. Allah'a yemin ederim ki eğer Allah bana zaferi nasip ederse sana yapılana karşılık yetmiş kişiye müsle uygulayacağım' buyurdu. Hz. Peygamber (s.a.s.) Hz. Hamza'ya yapılana karşı yetmiş kişiye ve diğer sahabenin cenazelerine yapılanlara karşı müsle yapacağına dair yemin edince, Allah (c.c.), 'cezalandırdığınız zaman size yapılanın misli ile cezalandırın. Eğer sabrederseniz sabredenler için elbet bu daha hayırlıdır' (Nahl, 16/126) ayeti ile uyardı. Bunun üzerine Allah'ın Resûlü (s.a.s.): 'Bunu yapmaz sabrederiz' buyurdu. Yapmak istediği şeyi yapmayarak yemininin kefaretini ödedi. (Tirmizî, et-Tefsîr, c. 8, s. 559-560).

İşte İslam'ın farkı budur. Bize yapılanların aynısını yapmaz sabrederiz. Bu gün Gazze'de tarih tekerrür ediyor. israil siyonisti Müslümanlara yapmadığını bırakmadı. Çocuk, kadın, yaşlı; suçlu veya suçsuz fark etmeksizin acımasızca öldürdü. Öldürmekle yetinmedi. Öldürdüklerinin cenazelerine, Mekke müşriklerinin, Hz. Hamza (r.a.) ve diğer şehitlerin cenazelerine yaptığı gibi yapmadığını bırakmadı. Karınlarını yardı, gözlerini oydu, el ve parmaklarını kesti. Organlarını bir bir çaldı. Mekke müşrikleri hiç değilse organlarını cenazelerin üzerinde bırakmışlardı. Siyonist Yahudi cenazelerin üzerinde organ dahi bırakmadı. Mekke müşrikleri, sahabenin cenazeleri gömüldükten sonra hiç değilse gelip karışmadılar. Siyonist israil mezarları dahi kepçelerle kaldırıp cenazeleri ortalığa attı. Kedi ve köpeklere yem yaptı.

Evleri, işyerlerini talan etti, yolları, her türlü alt yapıyı bozdu. Bağ ve bahçeye zeytinliklere zarar verdi. Kalan ürünlerini çaldı. Tutukladığı esirlere işkencensin en alasını, en fecisini ve en dayanılmazını yaptı. Aç ve susuz bıraktı. Çoğunu zindanlarda çürüttü.

İslam ne kadar da izzetlidir ki tabileri, Peygamberlerinin izinde çocuk, kadın ve yaşlılara en ufak zarar vermedi. Galeyana gelip en ufak bir talan yapmadı. Tuttuğu esirlere paşa gibi baktı. Sanki beş yüz güne yakın zamandır esir değilmişler gibi bırakılan esirlerin üzerinde en ufak bir çizik yok. Üzerlerindeki elbiselerde en ufak bir kir ve leke yok. Sanki bunlar bombalarla yıkılan Gazze'nin altından değil, saraylarda ağırlanmış kişiler gibi çıkarılıp teslim ediliyorlar. Mücahitlerin giyim ve kuşamı, heybet ve dik duruşları İslam'ın sadece Yahudiliğe karşı değil diğer tüm dinlere üstünlüğünü ilan ediyor.

Varsın onlar en ileri teknolojik silahlara sahip olsunlar. Varsın onlar seçilmiş kavim oldukları saçmalığına yapışsınlar. Kimin zelil ve kimin aziz olduğu tüm dünyanın gözü önünde cereyan ediyor. Fazla söze hacet yok.