Başlıkta kullandığım ifadeler Ernst Hemingway’in 1929 yılında yazdığı “Silahlara Veda” isimli kitabında geçiyor.

Hiç kimse kazanırken bırakmamıştır savaşı, sözü bugünlerde yaşanan süreci tam olarak özetliyor.

Geçen hafta içinde yaşanan silah yakma görüntüleri ve bunun karşılığında devlet kanadından gelen açıklamalar süreç açısından beklenen ve de ilerisi için ümitlendiren pozitif gelişmeler.

Belli ki uzun süren görüşmeler neticesinde iki tarafın da üzerinde mutabık kaldığı bir plan var ve bu plan adım adım ilerliyor.

Ama şunu gördük ki; 40 yıldan beridir yaşanan bu savaşın kazananı olmadığı gibi eğer bu süreç beklendiği gibi adil bir şekilde nihayete erecek olursa kazananı olmayan bu savaşın kaybedeni de olmayacak.

İki taraf da biraz da zamanın ve zeminin de gerçekliği ve zorlamasıyla olaya bakış açılarını değiştirmek zorunda kaldılar. Ne eskisi gibi Devlet kanadı ‘Son terörist bitene kadar’ anlayışında ne de örgüt ‘bağımsızlık, ikinci cumhuriyet ya da ekolojik özerklik’ söyleminde.

İşte bu yüzden ben de ‘hiç kimse kazanırken bırakmamıştır savaşı’ zaviyesinden bu sürece bakıyor ve süreci ‘Sulhta hayır vardır’ anlayışıyla olumlu bularak dengeli bir şekilde hitama ermesini umut ediyorum.

Çünkü, bu süreç söndürülüp zamana yayılacak olursa eğer hem heyecanını yitirecektir hem de müdahalelere açık olacağı için kimi tehlikeli provokasyonlarla manipüle edilme durumu olabilecektir.

Bediüzzaman Hazretleri İhlas Risalesi olarak bilinen 21. Lema’da ‘Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır manileri olur.’ demek suretiyle aslında bu tür olaylarda olması gereken tavrı ortaya koyuyor.

Özellikle devlet kanadının temkinli ve dengeli bir ivme yakalaması gerekiyor. Çünkü yukarıdaki başlıkta geçen ifadeler karşı tarafa daha da uyduğu için onlar neredeyse her şeye razı olacak bir görüntü veriyorlar. Gereken, onları ve onların yurt içi ve yurt dışı bağlantılarını daha da cesaretlendirmek olmalıdır.

Şu anda bu sürece verilen kamuoyu desteği oransal olarak yüksek seviyelerde seyrediyor. O yüzden buradan bir başarısızlıkla ayrılmak, sürecin akamete uğramasına sebep olmak tabiri caizse yangına körükle gitmek olacaktır. Olası bir başarısızlık durumu, her iki taraf açısından da hem inandırıcılığını kaybetmek hem de büyük bir güvensizlik uçurumuna sürüklenmek olacaktır.

Kimsenin kazanmadığı ve anlamını çoktan yitirmiş bir savaşın kaybedeni olmamak adına sürecin tüm aktörlerinin daha da cesur davranması ve atılması gereken adımları daha kısa aralıklarla atması gerekiyor.

Özellikle örgütün kendini fesih kararı aldığı bu süreçte gereğini daha da hızlı yapması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü gözlemlediğim kadarıyla örgüt tabanı ve sempatizanları bu konuda büyük oranda destek verme durumundalar.

Evet ümitli olmak, geleceğe daha huzurlu günler umuduyla bakmak ve o beklenti içerisinde olmak hepimizin hakkı olmalıdır.

Güç sahipleri ise oluşan bu iyimserlik iklimini hayal kırıklığıyla sonuçlandırmamalıdırlar.