Son günlerde Vahşi Batı yönünden Filistin’le ilgili şaşırtıcı açıklamalar esiyor.

İngiltere, Siyonist terör organizasyonuyla ticaret görüşmelerini askıya alacağı ve Batı Şeria’daki yerleşim çabasına yeni yaptırımlar getireceği yönünde açıklamalarda bulundu.

Sonra, Siyonist terör organizasyonunun en itaatkar devleti yapılan Almanya’nın başbakanı Merz, Siyonist terör organizasyonunu, "en iyi dostlarının bile artık kabul etmek istemeyeceği bir şey yapmamalı" diye uyardı.

Macron, Endonezya’da Siyonist terör organizasyonunu eleştirdi. Ama konuşmalarının arasına, Filistin'in geleceğinde HAMAS’ın varlığının kabul edilemeyeceğine dair cümleler de yerleştirdi.

Trump’ın, kimi uşak krallar vasıtasıyla Arapları iyice söğüşledikten sonra, halklarının gazını almak için Filistin hakkında söylediklerini biliyoruz.

Öncelikle bilelim ki; Vahşi Batı, Müslümanlara karşı her zaman Siyonizm'in yanında olacaktır, ne olursa olsun açık veya gizli desteklemeye devam edecektir. Siyonizm'in zulmüne boyun eğdirmek istiyorsanız, Vahşi Batı’yı da durdurmak zorundasınız.

Ve iyi bilelim ki; Vahşi Batı, Müslümanların yararına görünen bir şey yaptığında bunun sebebi, adalete olan bağlılık veya paramparça edilmiş on binlerce Müslüman çocuğuna bakarken duyduğu azıcık merhamet değildir. Sadece farklı bir oyunun, hilenin, acımasız politikanın zamanının geldiğini düşünüyorlardır.

Daha iyi bilelim ki; Vahşi Batı’nın veya daha vahşi Siyonizm'in merhametine veya adaletine umut bağlamak, Müslümanın düşebileceği en dipsiz zillet çukurudur.

Çok daha iyi bilelim ki; iyi olan adına ne yapılacaksa ancak Allah'ın yardımıyla Mü’min kalmış Müslüman tarafından yapılacaktır. Ancak mü’mince yapılan davranışlar değerlidir. İslam dünyasının, barış adına barbarlardan umudunu tamamen kesmesi elzemdir. “Bunu hangi İslam devleti yapacak ki?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ama kastım, hardal tanesi kadar olsa bile, hala Mü’min kalabilmiş Müslüman halklar idi zaten.

Artık Vahşi Batı’ya ve ondan daha vahşi Siyonizm'e bir rol biçme çaresizliğini terk etme, birkaç yüz deneme sonrası tekrar denemeye gerek olmadığının bilincine ulaşma zamanıdır. Barbar Batı'nın bütün İslam düşmanı devletleri, birdenbire ve aynı anda siyaset değişikliği yapıyorlarsa, hepsinden çok daha iyi bilmeliyiz ki; tam o anda sadece ve sadece farklı bir metotla, algıları ve duyguları yönetme derdine düşmüştür. Çünkü adaleti menfaatperestlik, ilkesi ilkesizlik, merhameti tiyatro olan Vahşi Batı'nın halkları yönetebilmesi için “merhametli ve adil Batı” algısına ihtiyacı vardır.

Vahşi Batı, masum umutları emen vampirdir. Ama bakar mısınız, sanki karşı karşıya gelmiş denk güçlerin savaşından bahsediyorlar. Sanki her iki tarafın ordusu denkmiş gibi, her iki tarafta da uçak, helikopter, hipersonik füzeler, hava savunma sistemleri, gelişmiş teknolojik araçlar varmış gibi karşılaştırmalar yapıyorlar. Sanki her iki tarafta da elli bin kadın, çoluk çocuk öldürülmüş, her iki tarafta da tüm sivil şehir binaları tonluk bombalarla harabeye çevrilmiş, her iki tarafta da açlık, sefalet, sürgün varmış gibi kıyaslamalar yapıyorlar. “Peki Siyonist terör şebekesi bu silahları, bu teknolojiyi kimden aldı? Haçlı zihniyetli siz Vahşi Batı’dan almadı mı?” diye soran kimsecikler var mı ortalıkta…

Çaresizlik bizi öldürebilir ama zillete mecbur edemez. Vahşi Batı ve Siyonizm uşağı olacak ve onların yapmak istediklerini ihanetlerle yapmalarına yardım edecek bir Filistin devletinin kuruluşu, hiç Filistin devleti olmamasından daha kötüdür. Müslümanlar, Batı'nın, kendileri gibi görünen ama aslında Batı'nın yularlı köpekleri olanlarla Müslümanları kandırma siyasetini, Müslümanlara gösterilmiş bir merhamet ve adalet göstergesi olarak görmekten vazgeçmelidir. Bizim biraz öfke, bilinç, kardeşlik ve Allah'a güçlü iman dışında kimseye ihtiyacımız yok. Kendimize dönelim, sadece kendimize güvenelim. Çözümü kendimizden başka yerlerde görmeyelim artık.