Güç ve iktidarı ellerinde bulunduranlar açısından bir soykırımı durdurmanın yolu toplanıp çağrılarda bulunmak, kınamalarla dolu sonuç bildirileri yayınlamak değildir.

"Ben güçlüyüm, o yüzden de istediğimi yaparım" diyenlere karşı caydırıcı tek şey, güçtür. Kararsızlık, korku ve tedirginliklerin karşısında müttefiklerine de güvenerek kararlı bir profil çizen saldırgan, gittikçe daha bir özgüven kazanıyor, daha üst perdeden konuşabiliyor.

Ateşkes ile ilgili açıklamalar eğer hiçbir ahlaki kurala bağlı olmayan taraftan geliyorsa bu sadece "zaman geçirme" amaçlı bir hamledir.

Evet, futboldaki "zaman geçirme" olgusuyla konuyu izah etmeye çalışıyorum. Siyonist soykırımcı, yaptığı planlama ile Gazze direnişinin bitirilmesi için bir zaman tayin etmiş ve bütün adımlarını o zamanı esas alarak atmaktadır. Kendince bazı kazanımlar elde etmiştir, ama bu nihai hedef değildir. Bu arada uluslararası kamuoyuna "müzakereye açığız" mesajı vermekte bunun için de müzakere kapısını kapatmamaktadır.

Müzakerelerle "zaman geçirmek" istemekte bu arada ablukanın oluşturduğu açlıkla insanları yıldırmaya çalışmakta, belirlediği zamanda son noktayı koymayı düşünmektedir.

Ama evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor.

Gazze'de insanlık tarihinin en aşağılık katillerine karşı insanlık tarihinin büyük kahramanları direnmektedir.

Sabır, tevekkül, tahammül ve hatta iman kavramları somut bir şekilde görülmekte, sahabe döneminin tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolmuş bir dönem olmadığı ve yer yer yeniden yaşandığı bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Birçoğumuz belki farkında değiliz ama Yahya Sinvar gibi Muhammed Deyf gibi kahramanlarla aynı çağda yaşadık ve bunun farkında olmak bile çok önemlidir.

Soykırımcı siyonistin zaman geçirmesi kendisi açısından anlaşılır bir şeydir. Neticede "israiloğullarından" söz ediyoruz.

"İsrailoğullarından kâfir olanlara, Davud’un ve Meryem oğlu İsâ’nın diliyle lânet edilmiştir. Bu, onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları yüzündendir." (Maide/78)

Bu lanet şimdiye kadar onları sürekli takip etti ve azgınlıklarında boyunlarına dolandı, bir kez daha dolanacak.

Ama maalesef İslam dünyasında da işbirlikçi yönetimler arasında, kavmiyetçilik hastalığına kapılanlarda artık "zamanın bitmesini gözleyenler" vardır.

Gazze bittiğinde, direniş bittiğinde rahat mı edecekler?

Allah'ın tayin ettiği zaman (ecelün müsemma) bittiğinde hangimizin bir cevabı olacak?

Bunun cevabı tüm imkanları zorlamak, ölümü göze almak ve bunda kararlı olmaktır.

Kimsenin "zaman geçirme" gibi bir şansı olmayacak.