Partilerin komisyon raporları üzerinden tartışmalar devam ediyor.
AK Parti, raporlarını bir “siyasi tutum belgesi” olarak hazırladıklarını açıkladı. Raporda, örgütün kendini feshettiğinin resmi makamlarca tescili sonrası, “kamu vicdanını incitmeyecek cezai indirimler” düşünülebileceği ve bunun için kanuni düzenlemeler yapılabileceği vurgulandı. AK partinin “sorunun çözümü” için şimdiye kadar attığı adımlara uzun uzun vurgular yapıldı.
CHP, ilginç bir rapor hazırladı ve bu diğer partilerin çoğuna göre oldukça basitti; ama raporları için şu açıklamayı yaptılar: “CHP, Türkiye’nin demokrasi, hukuk devleti, adalet, toplumsal barış, eşitlik gibi konularda her zaman en hazır siyasi partidir.”
MHP, “Terörsüz Türkiye’nin milli ve tarihi bir hedef olduğunu” belirterek hazırladıkları raporu sundu: “Terör örgütü mensupları ve uzantıları Kuzey Irak’ta silahları bırakıp örgütü dağıtmadan adım atılmamalıdır” diye de bir çekincelerini belirtmeyi ihmal etmediler.
DEM parti bol bol Öcalan’ın rolünden ve “demokratikleşmenin gerekliliğinden” söz ettiği raporunda “Kürt meselesini” öne çıkararak PKK şiddeti ve silah bırakma konusunu ikinci planda tuttu. Hatta kanuni düzenlemelerden söz ederken “Toplumsal cinsiyet” gibi konulara bile girdi; ama PKK şiddetinin mağdurlarından, PKK şiddeti ile yüzleşmekten, iç infazlardan hiç söz etmedi.
DSP ve Yeniyol ise uyarılarda bulundu hazırladığı raporda.
Tespit, değerlendirme ve çözüm önerileri anlamında en kapsamlı raporu HÜDA PAR hazırladı.
Rapor temel olarak iki bölüm halinde ve her bölüm kendi iç tutarlılığı ve kapsamlılığı açısından kritik önemde.
Mevcut sürecin adının ne olduğu değil amacının ne olduğu açık seçik belirtildi.
Şiddet sorunu ve onun en önemli öznesi durumundaki PKK’dan ve yaptıklarından söz edildi.
Önceki süreçlerin yanlışlığı ve bu konudaki endişeler müstakil başlıklar altında değerlendirildi.
Şiddet meselesinin öznelerine vurgu yapıldı; ama kritik olan objektif yaklaşımdı ve bu şu şekilde net olarak ifade edildi: “Öncelikle şu hususun altını kalın çizgilerle çizmek gerekir: PKK’nın bugün girdiği çıkmazı ve şiddet yöntemini eleştirmek, devletin geçmişte yaşanan ağır hatalarını ve hukuk dışı uygulamalarını görmezden gelmek anlamına gelmez.”
Şiddetin birçok meselenin tarafsız bir şekilde değerlendirilmesini engellediği ifade edilen raporda silah bırakmanın ön şartının olamayacağı belirtildi.
Öte yandan PKK’nın silah gücünü kullanarak Kürt coğrafyasında siyasal dönüşüm gerçekleştirme çabasından, toplumun dini değerlerinden koparılarak sekülerleştirilmesi projelerinden söz edilen raporda bu konuda Kemalist solun öncülüğü vurgulandı.
Kürt meselesinin anlatıldığı kısımda ise Malazgirt ve Osmanlı vurgusu ile başlanması kritik önemde.
Raporun sonraki kısımlarında “Tek Parti” uygulamaları ile başlayan baskı sürecine yer verildi. Bu dönemde Müslüman halkın inanç ve değerlerinden dolayı baskılara maruz kaldığı belirtilirken “Kürtlerin ise hem dinlerinden hem de dillerinden ötürü katmerli bir şekilde rejimin zulmüne uğradığı” ifade edildi.
Kürt meselesinin şiddet sorununa indirgenmemesi gerektiğinin belirtildiği raporda kapsamlı ve köklü çözüm önerileri sunularak “ayağı yere basan” bir metin oluşturuldu.
Rapor hem “Terörsüz Türkiye” için yapılması gerekli hukuki düzenlemelerin ayrıntılarına hem Kürt meselesinin hem de şiddet konusunun uluslararası boyutlarının bulunduğuna dair önemli ayrıntılara yer verdiği için önümüzdeki günlerde çokça konuşulmayı hak ediyor.
Zekeriya Yapıcıoğlu, daha önceki bir açıklamasında şunu söylemişti: “Kürt sorunun çözümü için iki şeye ihtiyaç vardır: İrade ve samimiyet.”
Komisyon ile bir irade ortaya kondu, şimdi sırada samimiyet testi var.