Üniversiteye yerleşme sonuçları belli oldu. Açıklanan YKS sonuçları üzerine birçok değerlendirme var ve çoğu kıymetli. Yalnız ülkenin mevcut sosyal ve ekonomik şartlarıyla birlikte bakıldığında bazı uç fikirler de tartışılmalı.

Şu an öğrenime devam eden 7 milyondan fazla öğrenci var. “İşsiz Mezunlar” etiketinin etkisini kırmak için kamuda ve birçok iş kolunda alakalı alakasız üniversite bitirme şartının getirilmesi yanında sigortalı bir işte çalışanların da rasgele diplomalı olanlarının istatistik verileri şişirmesiyle sanki hangi bölüm olursa olsun üniversite okumak önemliymiş gibi bir algı hâlâ revaçta tutuluyor.

Ve en ufak bir itirazda hemen önünüze, gelişmiş ülkelerdeki eğitim oranlarını koyuyorlar. Tabi o ülkelerin maddi refahı ve diğer farklılıkları yanı sıra, yaptıkları her şeyin mutlak doğru anlamına gelmediğini söylemiyorlar.

Neyse modern dünyanın kabullerini kıble edinen birilerine hayli absürt/saçma gelse de acı gerçekleri şuraya not edelim.

İnternet denilen tılsım, şu an dünyanın tamamını avuçladığına göre bu gerçeği önemsemeyen bir nostalji, uzun sürdüğünde sahibini, gerçeklik algısını kaybetmiş bir Don Kişot’luğa itmektedir.

Çok uzun zaman alan ve ciddi çaba isteyen otomasyon, kontrol, hesaplama, planlama, modelleme, görsel ve ses üretme, strateji geliştirme, analiz etme, arşivleme, özetleme, öğrenme, ezberleme gibi bir sürü karmaşık işlemi üslenen yapay zekanın da aynı şekilde bütün yeryüzünde devasa bir hızla yayılması sürerken bunun aksine hayatı yavaşlatan ne kadar dünyevi disiplin varsa hepsi tartışılmalı değil mi?

Şu anda çocuklara dil, tarih, coğrafya, biyoloji, fizik, kimya, matematik gibi ne kadar ders varsa hepsi oldukça asgari düzeyde verilse yeter. Bu da en fazla dört yıla tekabül eder.

Yani ilkokul, çocuklara tüm ilimlerde temel bilgiler vermenin yanında onların yeteneklerini keşfedip ona göre daha ilerisini okuması uygun görülenlerin yönlendirileceği bir eşik olarak yeter de artar.

Lise kısmı üniversite yerine gelmeli, ortaokul ise, öğrencinin kabiliyetine göre gideceği fakültenin alt kademesi olmalıdır.

Yine ilkokul, sadece üniversiteye seçme değil sanat ve iş kollarına sevk etme aşaması olarak da görülmelidir.

Bundan kırk elli yıl önce ilkokulda yapılan çarpma işleminin bir de sağlaması yaptırılıyordu. Düşünsenize dört basamaklı iki sayıyı çarpıp sağlamasını yapmak “elde var bir” filan denilerek neredeyse beş dakikanızı alıyordu. Bugün bazı konular müfredattan çıkarılmış görünse de teknoloji hızına kıyasla yeni nesiller hâlâ gereksiz teferruatlarla boğuluyor.

Eskiden “bunca gereksiz bölümlere bu kadar öğrenci neden alınıyor?” dediğinizde, “mezun olduklarında o alanda iş bulmaları imkansıza yakın olsa da aldıkları bu eğitimle ufukları genişliyor, daha medeni, daha sağlıklı düşünen bireylere dönüşüyorlar” türünden uyduruk uyduruk masallar anlatıyorlardı.

İyi de sektörlerin, piyasanın ve vasat insan kalitesinin hali ortada.

Üniversite bitirdiği için her işte çalışmayı kendine yakıştıramayan, kendi alanında da iş bulamadığı için karamsar, mutsuz hale gelen ve oradan oraya savrulan on milyonlarca halk var ortada. Ve sürekli aynı trajediyi üretmeye devam eden bir zorunlu devlet politikası.

En değerli sermaye ömür, en kıymetli varlık insan. Sırf ideolojik dayatmalar için ömür ve insan daha ne kadar heba edilecek.

Aile, nüfus, adalet, güven, kalkınma gibi konuşulacak ne varsa, “en başta eğitim” dediğimize göre bu ilk düğmeyi doğru iliklemek için daha kaç yıl kaybedilmesi gerekiyor ve daha kaç nesil kurban edilmesi gerekiyor.

Feraset, Basiret, Dirayet ya Hu.