Uygulama, Uygulama Şart
Bismihi Teâla
Uygulamaya geçmeyen her ne varsa söylemdir, sanıdır.
Belki en ziyadesi iddiadır. Var mıdır bundan gayrısı?..
Kur’an metinlerinde “iman edenler, salih amel işleyenler…” telaffuzuna sıkça rastlanır.
Zımni olarak iman ediniz, iyi ameller işleyiniz anlamı da çıkartılabilir.
Hatta daha da ilerisi var:
“Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.” (Saf/2-3)
Mevcut eğitim sistemi tatmin etmiyor.
Laiklere/cumhuriyetçilere soracak olursan;
“sistem neden sapına kadar laik değil…” karşılığını alırsın.
Muhafazakâr/dindarlara göre “eğitim neden ahlaki değerler üzere inşa edilmiyor…” tarzı tepkiler alırsın.
Ancak şu var ki;
Tanzimat’tan bu yana kıblesi şaşan bu sistem laik kesimin hesabına işliyor.
Yıllarca amacı, gayesi milletin dini, diyaneti, örfü, medeniyetiyle kavgalı olan kesimi hariç tutarsak;
aklı başında, müspet düşünen ekser çoğunluk büyük ölçüde uygulamadan rahatsız…
Sistemin ıslahına dönük nazariyeler ortaya atılıyor.
Şuralar, toplantılar, kurultaylar, görüşmeler vs. yapılıyor.
Son zamanlarda ağ geniş tutularak sivil öncüler de muhatap alınıyor.
Tüm bu konseptler güzel, olumlu şeyler.
En azından bir, sıfırdan daha önde…
Asıl mesele uygulama fukaralığıdır yaşadığımız.
20’ncisi gerçekleşen MEB şurası da nihayet buldu.
Belki mesai olarak toplamda 24 saati geçmeyen dar sürede yoğunlaşmış şekilde,
128 maddede tavsiye kararı alındı.
Pek çoğu ezbere, söylenegelen maddeler olsa da,
içlerinde “Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır." gibi kararlar temel teşkil ettiğinden önemlidir.
Umarımız beklentiler buharlaşmaz.
-BEKLENTİ BİR: Bakan ve ekibi şeytanın ayağını kıracak mı?
-BEKLENTİ İKİ: Oy çokluğu ya da oy birliğiyle konuşulanlara eminlik sıfatı gösterecek mi?
-BEKLENTİ ÜÇ: Uygulama becerisi ve iradesini gösterecek mi?
-BEKLENTİ DÖRT: Periyodik aralıklarla uygulama istatistiklerini tutacak mı?
-BEKLENTİ BEŞ: Sahadaki veriler kamuoyunu tatmin edecek mi?
…
Ya da “laf olsun torba dolsun” ,
“dilin kemiği mi var?” ,
“ölme eşeğim ölme, yaz gelsin…”
tarzı formaliteler mi?
Tüm bunları zaman gösterecek.
Ancak şu var ki, milletin karnı; temennilere, laf ebeliğine, lafazanlara karnı tok!
Kesinlikle bakan ve ekibi müspete dair icraatlar da takozlara, kafatasçılara takılmamalı…
Milletin inancı, diniyle kavgalı olan azınlıkları kaale bile almamalı…
Zaten zihniyeti dumura uğramış bu kesimin gailesi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!
Bu zavallılar ıslah o-la-maz-lar!...
Kalın sağlıcakla…