Bismihi Teâlâ
Öğretmenliği ayakta tutan nedir?
Kravat mı, vicdan ve bilgi mi?
Kimisine göre öğretmen örnek olmalı,
görünüşüyle de saygı uyandırmalıdır.
Kimisine göre ise önemli olan öğretmenin niteliği;
ne giydiği değil.
Ağır basan görüş hangisidir?
Onu okuyucuya bırakalım.
Eski portre tek tipti.
Takım elbise,
boğazda düğümlenen kravat…
Ta 50 metre mesafeden devlet memurluğu
kendisini gösteriyordu.
Üstelik soğuk surata da uyuyordu.
Günümüz genç öğretmenleri daha rahat.
Öyle ki içinden geldiği gibi davranmak istiyor.
Özellikle kurumlarda “Serbest kıyafet” uygulamasıyla
Keşmekeş bir hal ortaya çıktı.
“Bu kadarına da pes!” dedirtecek hale geldi.
Şortla derse girenden tutun
kulağına küpe takana dek;
Çeşit çeşit tarzlar, acaip acaip tiplemeler…
Bayanlardaki durumun bundan
pek de geri kalan yanı yok.
Oraya en iyisi hiç girmeyeyim.
“İmamın dediğini yap, yaptığını yapma” anlayışı
eğitimde işlemiyor.
Toplum hem sözüyle hem de
haliyle rehber öğretmen ister.
Eskilerin “Elbiseye göre adam değil, adama göre elbise”
sözünü sanırım tam yerine oturtamadık.
Kıyafet, karakterin önüne geçtiğinde
eğitimde samimiyet kaybolmaz mı?
Hâsılı, eğitim vitrin değil, değerler manzumesidir.
Kravatın düğümünden çok
öğrencinin yüreğine dokunan sözdür…
“Gönül elbiseye değil, söze bakar.” demişler.
Kılık kıyafet elbette saygı göstergesidir.
Fakat saygı kumaşın kalitesinden ziyade
insanın kalbinden gelir.
Başka deyişle kıyafet insanı insan yapmaz.
Ancak insan kıyafete değer katar.
Ne güzel demişler
“İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır,
sözleriyle uğurlanır.”
İşin asıl esprisi de bu değil midir?
Unutulmamalıdır ki,
Öğretmenliği ayakta tutan kravat değil,
vicdan ve bilgidir.
Yani esas olan karakterin tutarlılığı,
bilginin hikmeti ve vicdanın sesidir.
Kalın sağlıcakla.