• DOLAR 35.392
  • EURO 36.514
  • ALTIN 2999.93
  • ...

“Perşembenin gelişi Çarşamba’dan belli” derler. Siz, “İş bilenin, kılıç kuşananın” deyin.

Bir de İlahî Ferman:

“Allah, müminleri bulunduğu hal üzere bırakmayacak; nihayet murdarı temizden ayıracak..”(A.İmran-179).

Suriye’nin dününden başlayalım:

Bu sancılı coğrafya; 20. Yüzyılın 1920-46’daki 26 yıllık devri Fransız işgaliyle geçti. Sözüm ona eşit davrandılar(!) Bundan mıdır bilmem ama 1925-30 yılları arasında Şark Islah Planı ve takrir-i Sükûn mağduru Kürtlerden binlercesi bu Suriye’ye kaçmıştı. Bunlar; Dersim, Palo, Zilan, Ağrı katliamlarından kaçabilenlerdi!.. Haco ve  Bedirhanlar ailesi bunlardandı…

Kısıtlamalara rağmen “Suriye Kürt Demokrat Partisi” gibi etnik partiler ve tarihteki ilk Kürt Partisi orada açılmıştı(1932).

Mısır devlet başkanı Cemal Abdülnasır’ın israile karşı birlik çabaları sonucunda 1958’de Suriye Mısır Birleşik Arap Cumhuriyeti kuruldu.

1961’de kansız bir darbeyle iktidar değişince; Birleşik Cumhuriyet dağıldı. Bir yıl sonraki ilk nüfus sayımıyla ayrımcılık başladı. Suriye genelinde özellikle de Rojava’da Türkiye modeli Şark Islah Planı, takrir-i sükûn yasalarıyla;  demografinin Arap nüfusundan yana değiştirilmesi hedefleniyordu.

Kürt bölgesine özel mülk, çiftlik gibi teşviklerle özendirilen silahlı Arap milisler yerleştirildi. Nüfus sayımında 1945’ten öncesine ait kaydı olmayanlar sayıma dâhil edilmedi. Böylece 1963 sonrasında tüm haklardan mahrum “Ecenib, maktumîn (Kayıtsız)” zümre türedi!.

Gelişmeler ilginçti. Şark Islah Planı ve takrir-i sükûn yasaları işlerken; diğer yandan KDP, PKK, KYB gibi millî, ulusalcı Kürt hareketlere alan açılıyordu. Bekaa’daki gerilla eğitim kampları bunun sonucuydu. Buradaki Türk Solu ve Kürt milliyetçi/ulusalcı yapılanmalar, Filistin Kurtuluş Örgütü(FKÖ) saflarında israil ile çatışmalara da giriyorlardı.

Bu dönemde Suriye’nin; Türkiye ile Hatay Sorunu, israille de halen İşgal altında olan topraklar sorunu vardı… Kanayan yaralar diyebileceğimiz bu meseleler, Suriye’nin iç ve dış politikasını da belirliyordu.

Bunların ışığında Suriye’de yarının tarihi:

Baas Rejimi cehenneminde bunalan Yeni Suriye nefes almaya çalışıyor. Cehennemi yaşatan kadroların kahir ekseriyetini affetmek zorunda kalması zor olsa da farzdır..

Esad despotunun durumuna düşmemek; Havra+Haçlı’nın yanında veya yedeğinde Suriye’ye üşüşmüş İSTİHBARATLARIN yüz tekrarlı oyunlarına gelmemek için affetmek zorundadır!

Elbette etkili ve yetkili işkence zebanileri hak ettiği cezayı almalıdır/alacaktır ama işin hassas, nazik ve stratejik olduğu da bilinmelidir!

Hz. Resul; Vahşi’ye; “… Gözüme gözükme!..”  dese de “Hind’i, Vahşî’yi, İkrimeleri…” affetmişti! Suriye’de barışma, buluşma, birleşme ve AF zamanıdır!..

israil; bugün mesaj vermek, yarın da şizofren hastalığını kusmak için işgale devam etmekte. “Terör tehdidi bitince bakarız..” demektedir! Ümmetin O lanetle çook işi vardır! Dahası da olacak!.. Bunu devletler elbette istemeyecek ama Cihat Peygamberinin Ümmeti yaman işler başlatacaktır!

Bu Ümmetin Siyonist ile acil ve derin hesabı vardır! Görülecektir!

Rusya; 150 yılık hasreti uğruna her yola başvuracak!..

İran; ülkeden çıkmak zorunda kaldı. Siyonizm’e karşı yapılandırdığı yapılar Suriye üzerinden beslendiğine göre Suriye’de daimî hesapları olacaktır.

Türkiye; askeriyle Suriye’de. O da “Terör tehdidi...” demektedir(!) Yani kalıcı(!)

Suud+BAE; içerde anti-İslamcı olsalar da hariçte “milli/dini cihat cephelerini” donatabilmektedir. Esasen israil ve Amerika’yla olan ilişkileri, Sermayeleri de işe müsait.

Çilekeş ve tecrübeli Suriye’m, işte bu yarenlerle(!) bir çilenin bittiği kutlu baharın seherine erdi!

*Sorun ve soru: İş bilenin, kılıç kuşananın ise bu  hengâmede “MURDAR kim; i bilen kim, kılıç kimde?” Vesselam.