• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Büyük bir âlimin mühim bir sohbetindeydim. Küfür ve zulmün bombalarının bir ümmetin canına okuduğu, değerlerini yakıp yıktığı; cehalet, nifak, zaruretin nefesimizi kestiği zor bir zaman ve zeminde Mela Gundî; tevhidi, siyonizmi, Direniş Eksenini konuşuyor:

“İran, Yêmeni karıştırdı. İran vurmaz!.. israil, vuracağ!.. Hizbullah’ı severdik ama Surye’de yaptıklarının cezasını çekiyor. Nesralla da gitti. Adl-i İlahi!.. HAMAS ne yapsın fukara! Ee.. aa… Arab Yönetımler de görevıni yapmıyor!...”

10 Kasımın hüznüne inat, işi TEK hamlede çözüveriyor(!?)

Şii ve İran dışında anlaşılır bir mevzu konuşmadı, konuşamadı… O akl u fikriyle konuşamazdı da! Esasen cümlemiz de bir şekilde aynıyız(!)

Ulemamızda dahi hal buyken; halkı Müslüman devlet, hükümet ve o kahraman liderlerimize(!) ne diyebiliriz ki!.. Burnumuzdan düşmüşler!

Nebi ve Sabi Katili Siyonist Terör Çetesi neden/niye “sürgün, işgal, katliam.. yapmasın ki?..   

Mala me li çoyê meye; çoyê me li milê me. Evimiz sopamızda, sopamız da omuzumuzda! Aqlê me jî bela sere me! (aklımız da başımızın belası).

Trump daha oturmadan kimi devletler(!) itiraf, ispat-ı vücûd, ispiyonculuk pazarlarında!.. “Bizimkiler(!)../ Piyango satıcıları!..”

Yüz tekrarlı kadim Emperyalist Projeler, senaryolar!..  Eşeğimin Bildikleri!..

Göz göre göre! Bile bile!.. “Bilmeyene bir, bilene yedi kez yazıklar olsun!”(Hadis?)

Dün; kardeşlerin arasına kan girmişti.

İmam Azam; “Cemel Savaşı olmasaydı; Müslümanlar arasındaki savaş hukukunu bilemezdik” diyor. Çünkü Hz. Ali; orda esir muamelesi yapmadı; mallara ganimet demedi!..

Peki, küfür/zulmün postalı boğazımızdayken neyi/kimi cezalandırıyoruz?

Gazze Masumiyet Destanı, Aksa Tufanı ve o feryada koşan Hizbullah, Ensarullah’ın dolayısıyla İran İslam Cumhuriyetinin ödettiği/ödediği ağır bedellere kastediyoruz!.. Hakk’a rağmen bedel de ödemeyerek!!..

Bu ne sorumsuzluk? El iz’an, el iman, el vicdan!... Kardeşlerimiz ateş hattının can pazarında can alıyor, can veriyor! Karşılarında koca Haçlının “silahı, siyaset, medya ve sermayesiyle..” israil!

Arap Baharı, haddizatında İslam’ın baharıydı ancak kışa döndü!. İşbirlikçi hükümetler, liderler, krallar… gitti ancak “Yaşasın! Yeni Krallarımız!” oldu!

 “Eşkıya bindi bire indi. Hepsinin hakkından gelen/Hepsinden daha zalim şimdi..”(Nef’î)

*Savunma hatlarımız darmadağın… Kalemiz içeriden sarsılıyor ancak “değneğimiz” elimizde! Sinvarî Direniyoruz!

Toplanmalıyız!.. Adres belli! Bediüzzaman: “…Düşmanın uzun menzilli silahlarına bakın! Dövdükleri yere gidin! Savunma hattınız orasıdır!” diyor.

Büyük Şeytan’ın Siyonist Çetesi yakıp yıkarken; Gazze’m, “Siyonist’e bir taş atanı, bir tas su getireni beklerken; hala İran’a, Hizbullah’a, Yemen’e hâsılı Direniş Eksenine yani kardeşine ceza kesen kardeşlerim var! Yüreğindeki kin ve nefret ateşi hala sönmemiş İlahî! 

Küfür, şirk, zulmün suç, günah ve cinayetleri; hiçbir zaman bu kadar yakın ve tanıdık olmamıştı!.. Hala ıskalıyoruz!..

Kimimiz rahatlıkla, kimi de ateş hattında imtihandadır. Ateş hattının saniyesi nice günahlarına kefaretken; bombalar altındakini infaz ediyoruz!

Siyer, Direniş Hattı’nda yeniden okunuyor! “Adem ile Şeytan’ın sahnesi, Nuh’un Gemisi, Ashab-ı Uhdut orda!.. Ashab-ı Kehf… tünellerde, enkazların altında… Kabrin ötesini haykırıyor! Muhammed’im ikinci mağarasında… İşte Esma yemek götürüyor! Çoban; izler için sürüyü dolaştırıyor! “Güvercin yuvası, örümcek ağı/Böyle ibret gördün mü ey Sevr Dağı?”

İman, hicret ve cihad! Uhud’da Hamza şehit! Ciğer deşen Hind değil, Vahşî değil…

Dört Kitap’ın Laneti Gazze’yi, Lübnan’ı yıkıp yakıyor! Mezarlar darmadağın, cesetleri vahşi hayvanlar parçalıyor!

Zeyd, Abdullah, Cafer şehit! Gittiler; “İla Cenneti Zûmerâ!”

Sancak Halid’i bekliyor! Özen ancak kıskanma!.. Halit yine çıkacak ancak Ateş Hattından!

Sürünerek de olsa oraya yürüyelim! Rabbimin vadi orda!  “Fethun karîb!” Vesselam!