• DOLAR 34.31
  • EURO 37.574
  • ALTIN 3020.823
  • ...

Amerika ve Avrupa İstihbaratlarının Lanet Karakolu, Nebi ve Sabi Katili Siyonist Terörün düzenlediği suikast sürecini değil; Seyyid  Nasrallah’ın şehadete giden yolunu anlatacağım. Seyfullah lakaplı Halid bin Velid’in “son nefesinde döşeğindeki bir çaresiz olarak kederlendiği…” o şehadeti...

1960’ta kuzey Beyrut’ta yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğmakla Şehadete giden yol başlar. Necef ve Kum Medreselerinde İslami ilimleri yürütürken; Irak ve İran’daki dini ve siyasi otoritelerle derin ilişkiler geliştirmiş! Siyonistlerle mücadelesi onu, Emel Hareketi Politbüro Başkanlığına yükseltir(1979).

1982’deki Lübnan’ın Siyonist işgaliyle Abbas Musavi liderliğindeki Hizbullah’la buluşur. ABD ve Fransa’nın özel kuvvetlerinin üssüne bombalı araçlarla düzenlenen istişhadi operasyonun (23 Ekim 1983) mimarıdır.  Operasyon; 299 kayıpla, Vietnam’dan sonraki en büyük zayiat olarak kayıtlara geçer ve ABD, Lübnan’ı terk eder.

1992’de Musavi’nin şehadetiyle Hizbullah Genel Sekreterliğine gelir.

Hastane, okul inşaları gibi geniş sosyal programlarla geniş kitlelerin desteğini kazanarak Lübnan’ın en etkili yapılanması olur. 2005’le beraber Lübnan meclisinde bakanlık düzeyinde temsiliyet kazanır.

Artık Siyonist saldırılarda, her din ve düşüncedeki kitlelerin Beyrut Meydanlarında Hizbullah’a destek çadırları kurduğu dönemdir.

2006’da Lübnan’a giren Siyonist ordu; birçok tank, zırhlı araç; ölü ve esir bırakarak çekilir. Hizbullah artık Lübnan’ın tartışmasız temsilcisidir.

Çünkü Siyonist Çete 1948’den beri ilk kesin yenilgisini almış; ABD’den sonra o da Lübnan’dan çekilmiştir!

2013 sonrasında ABD, Hizbullah’ı terör örgütü ilan eder. ABD’nin kurulmasına öncülük ettiği “Körfez İşbirliği Konseyi ve Arap Birliği” üyelerinin çoğunun da aynı karara katılması şaşırtmaz ama manidardır, dağidardır!  

Kassam Tugaylarının şahsında Filistin Direniş Hareketlerinin başlattığı 7 Ekim Aksa Tufanından hemen sonra Hizbullah; destek amacıyla 8 Ekimde Siyonist hedeflere füze atışlarını yoğunlaştırır; “Gazze’de işgal ve soykırım bitene kadar saldırıların devam edeceğini” açıklar.

ABD; Hizbullah’ı, defaten “savaşa müdahil olmaması” konusunda uyarsa da karar değişmez.  

Suriye İç Savaşı; onu ve itibarını yıprattı. Bu da Garip Din’in Gariplerinin kaderi olsa gerek(!)

Aksa Tufanı’ndan sonra Gazze Direnişinden yana takındığı net tavrı, verilen ağır bedeller; Hizbullah’ın ve Seyyid Hasan Nasrallah’ın Dareyn kefaretinin zirvesi gibiydi!..

Netanyahu’nun; “Makamınızı seviyorsanız oturun konuşmayın” deyip ABD, Avrupa özelikle de Vahyin Anakarasında iktidarları belirlediği bir zaman ve zeminde Hizbullah’ın işinin hiç de kolay olmadığını bilmek zorundayız!    

Hülasa, Ümmetin tevhid ve selameti için diyeceğim: “Habibim! Sen AF Yolu’nu tut, iyiliği emret, cahillerden olma!” (A’raf-199).

Şu zeminde şehitlik makamının kolay kazanılmayacağını da bilelim. Dört çocuğundan ikisini şehit veren Seyit Hasan Nasrallah da 27 Eylül 2024’teki dehşet saldırısında işte O Şehitliği kazandı!

Netanyahu’nun BM kürsüsünde özel teşekkür ettiği “Körfez Beylikleri; Suud, Mısır ve Lübnan” ve hamilerinin HABERİ; mutlaka “yalandır, kurgudur, plandır, projedir..”  

“Küfredenler, verdiğimiz fırsatı sakın hayırlı sanmasınlar! Verdiğimiz fırsat ancak günahlarını arttırır. Onlar için alçaltıcı azap vardır.” (Al-i İmran 178)

Nasrallah, Dünya Çölündeki bir aşk damlasıydı. “Damla Deniz’e kavuştu! Gönül muradına erdi!”(Hz. Ali ra) Vesselam.