Y ve Z Kuşağında Din ve Değerler-2
Geçen yazımızda Y ve Z Kuşağının zaman ve zeminini anlattık. Batı’daki Reform, Rönesans, özellikle de Modern Aydınlanma’nın neden ve nasıl din ve değerlere karşı birer harekete dönüştüğüne değindik. Kadim Batı kültürünün meydanı, nev-zuhur seküler (laik) kültüre nasıl sessiz sedasız terk ettiğini özetledik.
Batı’daki din ve kültür alanında yaşanan talanın daha acımasızı, daha zorlu düşmanların eliyle bu gün de bizde yaşanmaktadır.
Boy almakta olan İmam hatipler ve ilahiyat fakültelerinde; Hz. Muhammed’in din ve devleti üzerinde Emevi Sonrası İkinci Te’vil Süreci yaşanmakta; helal ve haramın tanımı bulandırılmakta daha da kötüsü gençlik; yaygın eğitim kurumları diyebileceğimiz sosyal medya mektepleri üzerinden zehirlenmektedir.
Deloite’ye ait 44 ülkede yapılan anket araştırmasının matematiksel sonuçlarını gördük. İsteyenler anketin bütün sonuçlarına bakabilirler.
Anketin özeti: 1980-2000 arası doğan Y ve Z Kuşağı; dedesinin hatta babasının anlamakta zorlanacağı bir din ve kültürün kasırgasına kapıldığı; iş, gelecek, sorumluluk, aile bağları ve değerler konusunda küresel zorbaların (medya, teknoloji...) pençesinde olduğu gerçeğiydi.
Bu gençlikle yaşamı paylaşan bir dede, bir baba olarak; biri nine, bir anne olarak düşünelim. Aklımızı başımıza devşirerek, elimizi vicdanımıza hatta cep ve cüzdanımıza koyarak düşünelim. Tekrar tekrar düşünelim. Şah-ı Merdan, Merd-i Meydan, Haydar-ı Kerrar gibi mübareze meydanındaymışız gibi tekrar düşünelim; ama Zülfükar’ı bırakarak, Düldül’den inerek... inip yayan yürüyelim.
Bu son fasıldır, kazanmamız şart! Yürüyorsak oturalım, oturuyorsak çömelelim. Öyle eğri büğrü değil, doksan derece acıyla çocuğumuza bakalım. Elimizi çocuğumuzun başına sürüp, yanaklarını okşayalım hatta öpelim.
Bilelim; intihara kalkışan bir lisesi kızımız; “babam daha elini başına sürmemiş, kızım diye hitap etmemiş; hayatı anlamsız buluyorum” demişti.
Bunlar, bizim gibi dedesinin/ninesinin kucağında büyümedi, babasının karşısında el pençe divan durmadı, annesinin kucağına hasret kaldı, sıcak anne kucağıyla arasına ruhsuz elyaflar girdi, çocuk arabasıyla annesine eşlik etti. Doğduktan hemen sonra en az %50 sanayi hatta yan sanayi ürünleriyle tanıştı, hasbihal oldu. Bu talihsiz tanışma, yaşamı boyunca daha tehlikeli ama daha tanımsız bir şekilde artarak devam etti.
Tam da bu yüzden 2023’e gelerek bu nesle bakalım.
Bu gün, alınan bir bilgisayarın, hemen sonra zamana hitap etmediği hepimizin gerçeği… Modernizmin yönlendirdiği bu çağ, dijital ürünler üzerinden saldırıyor. İnsan, makinayı üretiyor ama hükmedemiyor, makinanın iadesiz müridi haline geliyor.
Din ve değerlerine bağlı bir azınlık dışında; sessiz çoğunluk, dağ başındaki yalnızlığı yaşayan metropollerdeki milyonlar artık tanımsız bir esaretin içinde. Zamana diş geçirmiş, zemin hâkimiyetini eline geçirmiş, kıt kaynakları ve zenginliklere hükmeden Kapitalist sermaye yakamızdan düşüyor...
Siyonist Sermayeli Kapitalist Terörizmin dünya hakimiyeti bitmedikçe; bu illet; insanlığı yalnızlaştırmaya, stres ve illetlere duçar etmeye devam edecektir. Dünyaya ve dünya halklarına cin, şeytan, şirk, tuğyan gibi musallat olan Modernizm, Kadim Şirk Ve Tağutların Taktiklerini uyguluyor.
Peki, böyle bir zaman ve zeminde çaresiz miyiz? Hayır. Bunun da vardır bir çaresi!
Çaresi; Siyonist Sermayenin kontrol ettiği Modernist Kapitalist Sermaye’ye karşı, Tevhid Düşüncesi dışında herhangi bir çağdaş zihniyet veya ümmetin direnme şansı da yoktur. Mazide de hep böyleydi. İşte:
“Her peygambere insanların, cinlerin şeytanlarını düşman kılmışız, birbirini aldatmak için, yaldızlı sözler fısıldıyorlar...” (En’am, 112) Bu günkü sosyal medya, israf ve sefahet kültürü, tam da budur.
Aklıselimin yapacağı bir büyük İYİLİK vardır. “İYİLİK; yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz değildir. Asıl iyilik Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden, malını; akrabaya, yetimlere, yoksullara… veren, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, sözleştikleri zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve zulme karşı direnmenizdir.” (Bakara, 177) Bunlar, hikmetle –daha çok kurumsal olarak- aktarabileceğimiz dert ve davalardır.
Bugün; söz konusu ettiğimiz seküler/modernizmin intikam tugayları ve münimmatları gençlerimizin pencerelerinin arkalarından sızıyor. Rabbimiz; bu akrabalık ve arkadaşlığa “haram” diyor... “İyi davranış” (ise); “evlere kapılarından girin...” (Bakara, 189)
Kurbanlarımız kabul, “kapı ve pencerelerimizde” şeytan ve dostları dûr, etrafı NÛR olsun!
Cejna we pîroz; her roj nevroz be! Roşen şima mibarak bo! Bayramınız, mübarek, her gününüz Nevrûz olsun weselam!