• DOLAR 34.588
  • EURO 36.294
  • ALTIN 2986.787
  • ...

Amerika başkanının “Gazze’de sivillerin de zarar gördüğüne” yönelik açıklamalarına ve Amerika’nın işgal rejimine silah göndermeyi durdurduğuna dair iddialara bakanların bir kısmı şöyle bir yanılgıya düştüler: Amerika artık soykırımdan rahatsız olmaya başladı ve işgal rejimini yalnız bırakacak.

Oysa mesele sadece soykırımın şekli konusundaki fikir ayrılıklarından kaynaklanıyordu.

Amerika’da Cumhuriyetçiler ile Demokratlar ya da Demokratların içindeki ılımlılar ve şahinler nihai olarak işgalin meşru görülmesi konusunda hemfikirdirler. Bununla birlikte uluslararası hukuk her tarafından yerle bir edilmesine rağmen ne bölgesel ne de uluslararası platformlarda soykırımcı Siyonistlerin zor durumda kalmasına sebep olacak hiçbir girişime çekimser bile kalmıyorlar.

Cumhuriyetçiler, işgal ve ilhakın gerekirse tehdit ve baskıyla dünyaya kabul ettirilmesi taraftarı iken Demokratlar bunun zamana yayılması ve sindire dindire kabul ettirilmesi görüşündedirler.

Gazze konusunda da durum aynıdır.

İşgalci terör rejiminin hiçbir insani ve ahlaki kuralı dinlemeden işlediği vahşi cinayetlerin, Uluslararası Adalet Divanı gibi kurumlarda masaya yatırılması, suçlamanın “soykırım” parantezinde ele alınması, süreç ilerledikçe ve vahşette en ufak bir geri adım atılmayınca başka ülkelerin de “müdahil” olma talebinde bulunması, Demokratları izledikleri siyaset noktasında zor durumda bırakmaktadır.

Liberalizmi “Tarihin sonu” ve diyalektiğin son noktası olarak tanımlayanların iktidarında, “ifade özgürlüğünün” mabedi olarak kabul edilen üniversitelerde, “Bebek katliamına son!” diye seslerini yükselten akademisyen ve öğrencilere karşı uygulanan şiddet, sermayenin yönelttiği tehditler, Siyonizm sarmalına sıkışmış zihinlerin gözlerinin açılmasına neden olmaktadır.

Liberalizmin, sınırların kaldırılmasını istediği özgürlüklerin aslında “sınırları belirlenmiş özgürlükler” olduğu ve temel hedefin daha iyi güdülebilen bireyler oluşturmak olduğu, “dayatılan özgürlükler” konusunda farklı görüşlere ve insani tepkilere sahip olmanın kabul edilemez olduğu gerçeği ile yüzleşti insanlar.

“Liberal faşizm” tanımı bu yüzden kıymetlidir.

“Fırsatlar ve özgürlükler ülkesi” olarak lanse edilen Amerika’nın aslında işgalci terör rejimi tarafından uygulanan “siyonazizm” ideolojisinin farklı bir versiyonu olan “Liberal faşizm”i uyguladığı Aksa Tufanı sonrası gelişmelerle ortaya çıkmıştır.

Amerika, cinayet ve soykırımları kendine hak olarak görerek, dünyanın birçok yerinde farklı sömürge usulleri uygulayarak varlığını sürdürüyor. Çıkarlarına uygun hareket edilen yerlerde dikta ve monarşilerle çok iyi geçinirken, çıkarlarının zedelendiği yerlerde serbest seçimlerle seçilenlere karşı yapılan darbeleri desteklemesini bir çelişki olarak okumamak lazım, çünkü liberal faşizm bunu gerektirir. Ve hatta kuruluşuna kadar gittiğimizde görürüz ki, Amerika bir “Büyük İsrail”dir.

Benzer bir durumu işgalci Siyonist rejim için de söyleyebiliriz.

Gantz ve Netanyahu arasında ya da Lapid ve Netanyahu arasındaki görüş ayrılıkları insani ilkeler üzerinden değildir.

Siyonist rejimin sağı ve solu nihai olarak vahşet ve soykırım konusunda hemfikirdir.

Devşirme tipler ve beyinsiz ulusalcılar tarafından “Ortadoğu’nun tek demokrat ülkesi” olarak gösterilen; ama aslında ırkçı apartheid rejiminin ilkelerini birebir uygulayan işgalci Siyonist çete, işgalci uygulamaları, yerli halkın topraklarını işgal edip soykırım uygulaması ve dünyaya bakışı ile bir “Küçük Amerika” örneğidir.

Yazarın Diğer Yazıları