Dünya “ateşkes anlaşması” ile oyalanırken, bazı yerlerde kimi siyasetçiler “Gazze’yi soykırımdan kurtardık” diye mesajlar paylaşırken, soykırımcı Siyonist rejim katliamlarına devam ediyor.

Gazze’ye yine gıda girişi kısıtlı, ayakta kalan tek tük yapılar da soykırımcı teröristler tarafından bombalarla tahrip ediliyor.

Esir takası gerçekleşti; ama soykırımcı ordu söz verdiği gibi geri çekilmiyor.

İnsanlıktan bir parça bile nasibi olmayan işbirlikçi hain rejimler, soykırımcı ile beraber şeytanlıkta level atlamak için yeni planlar yapıyorlar.

Gazze’ye gıda ve ilaç girişi kısıtlı iken birileri yeni anlaşmalarla soykırımın en büyük ortağına trilyon dolarlar aktarma kararı alıyor.

Mesajı alıyor MOSSAD’ın oyuncağı olmuş olan “sarı kafa” ve ilk iş olarak “Müslüman Kardeşler” hareketini “terör listesine” alma kararı alıyor.

Emirler, krallar, diktatörler sevinç içinde birbirlerini kutluyorlardır herhalde.

Ama insanlık vicdanı her şeyi not ediyor.

Soykırımcılar ve suç ortakları unutulmayacak!

Gazze tüm maskeleri düşürdü ve “insan hakları makyajları” kimsenin yüzünü gizleyemeyecek.

İnsan kalmayı başaranlar seslerini yükseltmeye devam ediyor.

İtalya’da faaliyet yürüten Movimento 5 Stelle (Beş Yıldız Hareketi) tarafından düzenlenen bir etkinliğin video kaydını izlediğimde söyleyecek çok fazla kelime bulamadım.

Hareketten biri konuşuyor ve ben köşeme onun konuşmasını alacağım.

Dinleyenlerin giydiği kıyafetler öyle bir dekor oluşturmuş ki, kocaman bir Filistin bayrağı oluşmuş.

Konuşmacının dediği gibi ellerinde bayrak yok, kendileri bayrağı oluşturmuşlar.

israile karşı aksiyon almayan, hatta 7 Ekim sonrası Netanyahu’yu ziyarete giderek desteğini bildiren İtalyan hükümetine sesleniyorlar gibi görünüyor; ama aslında mesajları tüm dünyaya.

“Soru çok basit; neredeyse yıkıcı bir basitlikte. Aşağı yukarı tüm dünya Filistin’i tanırken İtalya neden tanımıyor? Bugün bu bayrağı sergilemiyoruz, çünkü çekip alırsınız elimizden. Bugün bu bayrağı tenimize giyiyoruz, çünkü bu artık Filistin bayrağı değil, bu insanlık için mücadele edenlerin bayrağıdır.

Ve siz suçlusunuz. Bildiğiniz halde sustuğunuz için, başka yöne baktığınız için, bir halk katledilirken sessiz kaldığınız için suçlusunuz. Siz kanlı ellerini sıktığınız Netanyahu ile suç ortağısınız. Bu yüzyılın başında gerçekleşen en büyük kıyımı yapanları siyasi ve ekonomik olarak desteklediniz.

Ve siz suçlusunuz! Sonsuza dek suçlu kalacaksınız. Çünkü insan olamadınız. Çünkü hala bu bir soykırım mı, değil mi diye bir tartışma dönüyor. Sadece bu kelime etrafındaki tartışma bile suçun büyüklüğünü gösteriyor. Ama biz artık soykırımın da ötesindeyiz.

Şu an yaşananı tanımlamak için sözlükte bir kelime yok! Belki bir gün o dehşetin ortasında bir Arap şair ya da kadın şair bu kelimeyi bulacak. Henüz var olmayan o kelimeyi. Belki de bu kişi Gazze’de 21 yaşındaki bir şair olan Haydar el Gazzal gibi biri olacak.

Üniversitesi yerle bir edilmiş olan bu şair, bir kız çocuğunun ölümünü şöyle tarif etmişti:

“Seni kelebekleri öldürür gibi öldürdüler. Ve şafak senin için dua etti. Çünkü yanağındaki gamzeden gün doğuyordu. Seni öldürdüler ki, artık tan yeri hiç ağarmasın. Karanlıkta kalalım, görmeyelim diye. Dediler ki, belinde bombalı kemer vardı. Ülkeyi tehdit ediyordun. Oysa ben senin sadece gül kemerlerini ne kadar sevdiğini biliyordum.”