GAZZE ÖLÜRKEN DÜNYAYI DİRİLTİYOR
İşgalci Siyonist çetenin hiçbir insani ve ahlaki değer tanımadan Gazze’yi bombalaması dünyanın bir kesiminde büyük bir şaşkınlığa, hayal kırıklığına ve sorgulamaya sebep olmuş durumda.
Evet, adım adım süren bir işgal vardı, Siyonist terör çetesinin suikastları vardı, kullanılan yasaklı silahlara rağmen Amerika ve Avrupa’nın güçlü desteği vardı; ama medyada oluşturulan algılar, antisemitizm üzerinden yürütülen enformatik bombardımanlar insanların gözlerinde sürekli bir “mağdur Yahudi” profili oluşmasını sağlamış, diğer şeylerin görülmesi engellenmişti.
Sinema sektöründe eğer ayırımcılık ve ırkçılık konusu işlenecekse araya özenle Holokosta dair bir şeyler eklenir uzun yıllardır.
Edebiyat dünyası bu konularda oldukça hassastır.
Sosyal medya “Yahudi mağduriyetini” öne çıkararak, ajitatif argümanlara daha fazla alan açarak, kullanıcıları manipüle etmeyi bir hak olarak görür.
Antisemitizm suç olarak kabul edilir; ama çaktırmadan bunun alanı genişletilir ve ‘Antisemitizm ile Antisiyonizmin” aynı şey olduğu söylenerek katliamcı terör çetesine bir koruma kalkanı oluşturulur.
Siyonizmin vahşi yüzünü deşifre eden araştırmacı ve düşünürlere yönelik kriminalize etme, tecrit, sosyal ve ekonomik boykotlar uygulanır.
Aksa Tufanı, Siyonist teröristlere olduğu kadar bu yalancı dünyaya da esaslı bir tokat attı.
Maskeler düştü, yalanlar deşifre oldu, efsaneler çöktü.
“Kassam bebeklerin boğazını kesti” dediler sonra yalanlarını kabul ettiler, “Müzik festivaline katılan siviller öldürüldü” dediler, sivil katliamını yapanların işgalci çete polisi ve helikopterleri olduğu çıktı ortaya.
“Nükleer silahımız yok” diyorlardı; ama devasa silah güçlerine, ahlaksızca katliamlarına rağmen işgal rejimi hükümet yetkilileri pervasızca “Nükleer silah kullanabiliriz” açıklamaları yaptılar.
İslami direniş hareketlerini bağnazlıkla suçladılar; ama bizzat sözde başbakanları kanlı salyalarıyla “Yeşeya’nın kehanetini gerçekleştireceğiz” diyerek nihai hedeflerinin büyük bir bölgenin işgali olduğunu açıkça dile getirdi.
Dünyanın özgür düşünen vicdanlı insanları gözünde Siyonist çetenin ne olduğu berrak bir şekilde ortaya çıktı.
Mağdur değil zalimdir Siyonist! Hiçbir insani ve ahlaki değere sahip değildir. Hastane, okul, cami ve kilise bombalayacak kadar vahşi ve alçaktırlar.
Dünyanın özgür ve vicdanlı insanları, soykırımın ne olduğunu, Siyonizm ile Nazizm arasında hiçbir farkın bulunmadığını, Güney Afrika’da sona eren ırkçı “Apartheid” rejiminin Siyonistlerin eliyle hortlatıldığını net olarak gördüler.
İnsanlar sadece bunları görmediler tabii.
“Avrupa değerleri” denilen ve Avrupalıların bunlarla kendilerini üçüncü dünya ülkelerine karşı üstün hissettiği demokrasi, hukuk, insan hakları denilen kavramlarının içinin tümüyle boş olduğu, Avrupa ülkelerinin kolaylıkla sınır tanımaz vahşete ve insanlık dışı katliamlara destek verebileceğini gördüler.
“Uluslararası hukuk” diye bir şeyin olmadığı, Batı’da aslında tek cari hukukun “Faşizm” olduğu, “ifade özgürlüğü” adı verilen ve bazı ülkelerin üzerinde sopa gibi sallanan şeyin içinin ne kadar boş olduğunu gördüler.
Aksa Tufanı ve Gazze’nin izzetli halkı, dünyaya, insan olmanın, insani ve ahlaki değerleri korumanın canlı örneği oldu.
Anneler yürüdü Gazze’de çocuklar öldürülüyor diye
Doktorlar çıktı meydanlara ve lanet ettiler hastane bombalayan teröristlere.
Avukatlar çıktı ve “Bizi esir almaya çalıştığınız apartheid hukukunu reddediyoruz” dediler.
Siyasetçiler cesurca seslerini yükselttiler bulundukları organizasyonlarda ve “Siz de soykırımının ortağısınız” diye haykırdılar, Batılı siyasetçilerin yüzüne.
Gazze ölürken dünyayı diriltti.
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!