Firavunların büyücülüğüne soyunan Habermas'lar ve büyüyü bozan Thunberg'ler
Ve Habermas da israil'in soykırımına evet dedi...
Habermas, Batı'nın yaşayan meşhur filozoflarının başında gelmektedir. Onu diğerlerinden ayıran veya daha fazla tartışılır ve konuşulur kılan özelliği; eleştirel teori, iletişimsel eylem teorisi ve diğer felsefi akımlara getirdiği eleştirilerdir. Eserleri onlarca dile çevrilmiştir.
Akletmek ve düşünmek, haddizatında gerçeğe, doğruya, iyiye ve güzele ulaşmak için kılı kırk yarmak demektir. Akletmek ve düşünmek, aydınlığın üzerine çekilen karanlık perdelerini çekmektir. Fakat bunları yapmak için bilmek tek başına yetmiyor. Bu bilgiyi de yerli yerinde kullanmak gerekiyor. Örneğin, Habermas da israil'in Gazze'de yaptığı şey ile Hitler'in Holokaust'ta yaptığı şeyin aynı olduğunu ve hatta israil'in yaptığının kat be kat vahşi olduğunu pekala biliyor. Fakat buna rağmen tercihini soykırımdan yana yaptı. Diğer bir ifade ile Firavunların büyücüsü ve Bel'amı, yani din adamı olmakta karar kıldı. Verdiği ilk fetvasını da biliyorsunuz: "İsrail'in kendini savunma hakkı vardır." Böylece en büyük saygısızlığa da kendisine ve düşüncelerinden beslenen insanlara yaptı. Oysa o da tıpkı merhum Roger Garaudy gibi direnebilirdi. Veya kendisi gibi hem Yahudi, hem akademisyen ve hem de malum zulümleri iliklerine kadar yaşamış olan Norman Gary Finkelstein gibi gerçeği haykırabilirdi.
Şimdi Firavunlar, neredeyse bütün devletleri, aydınları, sanatçıları ve tabii ki medyayı emirlerinin altına almış olsalar dahi, korkuyorlar. Çünkü kendilerine teslim olmayanları Gazze üzerinden korkutmaları bile işe yaramıyor ve vicdanları susturamıyorlar. Hem de hiç beklemedikleri yerlerden direnişle karşılaşıyorlar. İstisnaları dışında İslam Dünyası ve Müslümanlar hala kendi zilletleri içinde debelenedursun, Batıda on binler, yüz binler ve milyonlar israil'in soykırımına hayır diyorlar. Soykırımcıları lanetliyorlar ve suç ortağı olan hükümetlerini mahkûm ediyorlar.
Hele hele iklim üzerindeki kirli emellerini hayata geçirmek amacıyla "çevreci" diye öne çıkardıkları gencecik Greta Thunberg'ın, Habermas gibi gerçeğin üstünü örtmek yerine, israil'in soykırımcı olduğunu söylemesi, Tanrıları çıldırtıyor. Çünkü biliyorlar ki, Thunberg yalnız değil bütün kirli propagandalarına rağmen milyonlarca çocuk, genç ve yaşlı Thunberg gibi söylüyorlar. Bu milyonların kendilerine örülen korku duvarlarını aşmış olmalarından ciddi olarak korkuyorlar.
Dün Rachel Corrie bu korku duvarını aşarak Amerika'dan işgal altındaki Filistin'e gitmiş ve orada israil'e meydan okumuştu. Bugün de Greta Thunberg'ler her biri kendi ülkesinde israil vahşetine direniyorlar. Dolayısıyla Batılıların soykırım eleştirisini Antisemitizm olarak topluma dayatmaları da işe yaramayacak, aksine kendi rejimlerinin ikiyüzlülüklerini ve siyonizmin hizmetinde olduklarını görmelerine yarayacaktır.
Batılı rejimlerin bu bağlamda aşamadıkları sorun, Greta Thunberg'in de özüyle Batılı olmasıdır. Thunberg eğer aslen bir yabancı olsaydı, bu sözleri söyler söylemez hemen Antisemit olarak suçlanır ve ardından ya sınır dışı edilir ya da hapse atılırdı.
Tabii, bu demek değildir ki, bu rejimler Thunberg'lerin kendi düşüncelerini ifade etmelerine sonuna kadar rıza gösterecekler. Diyebiliriz ki, kendi insanları da olsa, israil eleştirilerine ve soykırım telinlerine göz yummayacaklar ve susturmak için ne gerekiyorsa, tedrici olarak yapacaklardır. Nitekim bugüne kadar el üstünde tuttukları Thunberg'e karşı itibar suikastına girişmeleri ve onu sistematik bir şekilde şeytanlaştırmaları da bunu gösteriyor.
Fakat ne Gazze'ye yağdırdıkları bombalar, ne dört koldan yaptıkları baskılar ve ne de Habermas gibilerinin büyüleri milyonların direnişini bastırmaya ve vicdanlarını susturmaya yetmiyor artık.
Temennimiz ve duamız, Thunberg'lerin bu insani duruşlarında sebat etmeleridir. Çünkü bugün israil'in karşısında Gazze olmak, insan olmanın olmazsa olmaz tek şartıdır!
Selam olsun dünyaya insanlık dersi veren Gazze'ye ve selam olsun Habermas'ların büyülerini bozan Thunberg'lere...