Avrupa Müslümanları, ne yapmalıyız?
Avrupalılar, bir zamanlar birbirilerine karşı yapageldikleri onca katliamlardan, kıyımlardan, soykırımlardan ve savaşlardan sonra kendi içlerinde görece bir barış ve güven sağlayabildiler. Bugün birkaç istisna dışında ortak para kullanıyorlar ve aralarındaki sınırları kaldırmış gibiler. Her ülkenin kendi içinde demokrasi, insan hakları ve toplumsal güven, barış ve refah konularında kayda ve takdire değer bir seviyeyi yakaladığını da söyleyebiliriz.
Ancak... Evet, ancak bir istisna ile!
O istisna da kendi bünyelerinde yaşayan Müslümanlardır...
Avrupa ülkelerinin kendi içlerinde oluşturdukları ve haklı olarak övündükleri demokrasisi, insan hakları, inancını yaşama ve düşüncesini ifade etme özgürlüğü gibi değerler, Müslümanlar söz konusu olduğunda, ne yazık ki, toz buz oluyor ve buharlaşıyor...
Birçoğu Müslümanları Avrupalı ve Avrupa'nın bir parçası olarak görmezken, Müslümanları Avrupalı ve Avrupa'nın bir parçası gördüklerini iddia edenlerin de uygulamada diğerlerinden bir farkları yoktur. Çünkü konu Müslümanlar ve hakları olduğunda, sağcısından solcusuna, dindarına ve liberaline kadar genelde birlikte hareket ediyorlar; Müslümanların haklarını kısıtlayıcı kararları hep birlikte alıyor ve izleyecekleri politikaları hep birlikte oluşturuyorlar.
Bu gerçeklerden hareketle diyebiliriz ki, Avrupa ülkeleri kendi bünyelerindeki Müslümanlara karşı örtük bir faşizm uyguluyorlar. Dahası, her an Müslümanları alıp hapsetmeye, işkence yapmaya, hala-henüz vatandaş olmayanlarını sınır dışı etmeye ve icabında katliamdan geçirmeye hazır ve nazır bir görünüm veriyorlar.
Dikkat ederseniz, her defasında bir bahane ile bir veya birkaç İslam Ülkesine saldırırken, her defasında bu saldırılara paralel olarak Avrupa'da yaşayan Müslümanlara, yani Müslüman olan vatandaşlarına da saldırıyorlar.
Bir de bu ikiyüzlülüklerinin farkına varmasınlar diye kendi kamuoylarını da sürekli olarak manipüle ediyorlar ve yalanlara boğuyorlar.
Örneğin, bizzat kendi ifadeleriyle Haçlılar adına Afganistan'ı mı işgal ettiler? Kamuoyunun dikkatini Avrupa'daki Müslümanlara çekerler. Irak'a, Suriye'ye, Sudan'a veya başka bir İslam Ülkesine mi saldırdılar? İşgalci israil bir kampı, bir hastaneyi veya bir okulu mu bombaladı? İsrail, Hitler'in bir zamanlar Yahudilere yaptığı gibi genelde bütün Filistin'i ve özelde Gazze'yi Filistinliler için bir toplama kampına mı çevirdi? Ve hatta israil Gazze'de soykırım mı yapıyor? Kısacası, saymakla bitiremeyeceğimiz vahşetlerine rağmen herhangi bir İslam Ülkesinin kendi içinde yaşayan Yahudileri ve Hristiyanları potansiyel suçlu gördüğü ve temel insani haklarını kısıtladığı vaki değildir. Avrupa ülkelerine gelince... İslam ülkelerinde gerçekleştirdikleri her işgale, her katliama, her vurguna ve kısaca her hukuk dışı eyleme paralel olarak bir de bütün haber ve iletişim araçlarıyla birlikte kendi ülkelerinde yaşayan Müslümanlara saldırıyorlar. Böylece kendi kamuoylarını da her Müslümanın potansiyel birer Cihadist, İslamcı terörist, El-Kaide, İŞİD, Fundamentalist, Antisemit vb. olduğuna inanmaya zorluyorlar.
Bununla da yetinmiyorlar, Müslümanları ötekileştiren ve haklarını kısıtlayan yeni yasalar çıkarıyorlar.
Öyleyse Müslümanlar olarak ne yapmalıyız?
Evvela, kendimizden başlayarak İslam'ın, Müslümanlığın neresinde olduğumuzu gözden geçirelim. Saniyen, birbirimize karşı da Müslüman olalım... Salisen, seleflerimiz Müslüman olmayanlara karşı nasıl konuşmuşlarsa ve ne yapmışlarsa, biz de öyle konuşalım ve öyle yapalım. Rabien, ne olmadığımızı birilerine ispatlamaya çalışmak yerine, Müslümanlığımızı yaşama çabası içinde olalım.
Hiçbir din, mezhep, ideoloji, milliyet, renk ve hayat tarzı ayrımı gözetmeksizin inancımıza yakışır bir teması esas almalı, yani hikmetten ve doğru sözden şaşmamalıyız.
Her daim hak üzere olalım ve dünyanın neresinde olursa olsun, her daim zalimlere karşı ve mazlumlardan yana kıyamda olalım...