Filistinlilerin varlıklarını ve vatanlarını koruma mücadelesi yeni bir aşamada mı?
İşgalci israil’in aralıksız devam eden saldırılarına ve işgal eylemlerine Filistinlilerin Cumartesi günü yoğun roketlerle cevap vermeleri ne anlama geliyor? Yaptığı ilk açıklamada bunun bir savaş hali olduğunu ilan eden ve hiç vakit kaybetmeden karadan, havadan ve denizden karşı saldırıya geçen işgalci israil, Gazze’nin yanı sıra Filistin’in diğer bölgelerine ve Filistinlilere yardım etmekle suçladığı ülkelere de saldırabilir mi? ABD ve AB ülkeleri, israil’i itidale davet edip, bugüne kadar hiçbirini uygulamadığı Birleşmiş Milletler’in kararlarına uymaya mı davet ederler, yoksa şimdiye kadar olduğu gibi bu olayda da israil’e kayıtsız ve şartsız desteklerini mi bildirecekler? İslam Ülkeleri, adlarıyla müsemma, yani İslam’a yaraşır onurlu bir duruş mu sergileyecekler, yoksa sonuçta İşgalciye destek anlamına gelen teslimiyetçi bir politika mı izleyecekler?
Sorular, sorular ve sorular…
Müslüman olsun veya olmasın, içinde zerre kadar insanlık olan ve dahi aklıselimle düşünen her insan, sadece Gazze’deki Filistinlilerin değil, diğer bölgelerdeki Filistinlilerin de bir hapishane hayatı yaşadıklarını ve bu nedenle bu halden kurtulmak yönünde verdikleri mücadelenin meşru olduğunu kabul eder.
Şimdi BM, ABD, AB, Uluslararası kuruluşlar ve kısaca dünya kamuoyu yeniden bir insanlık sınavı ile karşı karşıyadır: Daha önce defalarca söz verdikleri halde artık ihanetlerine son verip iki devletli çözümde mi ısrar edecekler, yoksa katliamlarına yeni katliamlar ve işgallerine yeni işgaller eklemek için İşgalciye destek mi verecekler, göreceğiz.
Şunu da üzülerek belirtelim ki, israil’in vahşetlerinde ve işgallerinde sınır tanımamasında İslam Ülkelerinin de büyük payı vardır. Hatta denebilir ki, bu zulümlerde en büyük pay, İslam’a yaraşır bir duruş sergileyemeyen İslam Ülkelerinindir.
Sadece ekonomik, ticari ve diplomatik ilişkileri bile bu zulümlerin durması yönünde kullanabilselerdi, israil ne bu kadar öldürebilirdi ve ne de bu kadar işgal edebilirdi.
ABD, AB, BM ve uluslararası kuruluşlar yükümlülüklerini yerine getirebilirlerse, ne ala. Ama onların nasıl bir tepki göstereceklerinden bağımsız olarak İslam Dünyasının aydınından, âlimine - din adamına, siyasetçisinden diplomatına, gazetecisinden iş insanına kadar herkesin bu bağlamda insanca-Müslümanca davranması ve yükümlülüklerini behemehâl yerine getirmesi gerekmektedir.
Bilelim ki, her halükarda yapacaklarımız vardır. Evvela elimizle. Buna gücümüz yetmiyorsa, dilimizle ve buna da gücümüz yetmiyorsa, kalbimizle…
Selam olsun zulme direnenlere ve insanca yaşama mücadelesi verenlere…