• DOLAR 34.541
  • EURO 36.539
  • ALTIN 2897.437
  • ...

Görünen o ki, Avrupa’da Kur’an yakma eylemleri devam edecek ve Avrupa hükümetleri de bu eylemlere olan desteklerini “ifade özgürlüğü” adına sürdüreceklerdir.

Ancak Avrupa kamuoyunun tepkisinin bu eylemlerin arkasındaki güçleri ve Avrupa hükümetlerini pek de memnun etmediğini söyleyebiliriz.

Çünkü bu insanlık suçu Avrupa kamuoyunun kayda değer bir kısmı tarafından hoş karşılanmamakta ve İslam’a olan ilgisini arttırmaktadır.

Bu ilgi de birçok insanın İslam’a girmesiyle sonuçlanmaktadır.

İslam’a olan bu ilginin önüne geçmek için bulabilirlerse, İslam ülkelerinden gelmiş ve adı ile de Müslümanları çağrıştıran birilerine, bulamazlarsa, Avrupalılardan birilerine, ama bu kez de İslam adına Tevrat ve İncil yakma eylemlerini gerçekleştirebilirler.

İster sadece Kur’an yakma eylemleriyle yetinsinler ve ister buna Tevrat’ı ve İncil’i yakmayı da eklesinler, istedikleri sonucu elde edemeyecekleri şüphesizdir.

Çünkü “onlar istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.”

Bizce burada onların Kur’an yakmalarından da daha önemlisi, Müslümanlar olarak Kur’an ile nasıl bir muamele içinde olduğumuzdur.

Öyleyse kendimizden başlayarak bu Kur’an eylemlerini protesto eden cemaatlerimizi, derneklerimizi, partilerimizi ve hükümetlerimizi Kur’an’ın neresinde olduğumuz konusunda bir gözden geçirelim ki, narıyla Kur’an’ı yakmaya gelenler, Kur’an’ın nuruyla müşerref olma imkânı da bulabilsinler…