Bir put var bir türlü yıkamadığımız. Bizi biz olmaktan alıkoyan.. Sürekli mazlum, sürekli mağdur, sürekli yetersiz göstererek hepimizde yetersizlik kompleksi oluşturan... Ezilmiş, horlanmış, dışlanmış bir akideyle asıl akidemizi sarsan... Bizi hep el açan, yalvaran, dilenen, boynu bükük, güçsüz, kimsesiz sandıran...

Geçmişin çıkmazlarında sürekli dolaştıran. Fikri sorunsallarla fiili girdaplarda enerjisini tüketen, sömüren...

Mazinin anlaşmazlıklarını ringde dövüştürülen horozlar misal sürekli birbiriyle mücadele ettiren...

Yıkılasıcası bu putu bir türlü yıkamadık.

200 yıldır ümmet "neden bu halde?", "Bu derece sorumsuz ve bu derece liyakatsiz oluşunun sebebi ne ola?", "Bizi nasıl parçaladılar, bizi nasıl kandırdılar, bizi neyle avladılar?

Benzeri sorularla boğduk kendimizi, Boğduk hepimizi. Özgüvenimizi, öz saygımızı, öz yetimizi kaybeder olduk bu sorularla.

İki asır yetmedi mi yıkılışımızı konuşmaya?

Bugün Gazze bize "ÜMMET NASIL ŞAHA KALKAR?", Ümmet tekrar nasıl ümmet olur, sorularıyla can suyu olurken CAN VEREREK...

Biz halen nedensiz nedenlerin peşinde mi koşacağız? "KALK, DOĞRUL VE İHYA OL", 'gayrete gel ve aslına dön' gerçeğiyle yüzleşmemizin adı Gazze iken...

İbni Haldun ne güzel özetlemiş:

"Eğer bana zalimlerin yok olması ile kölelerin yok olması arasında bir tercih hakkı verilseydi, hiç tereddüt etmeden kölelerin yok olmasını seçerdim, çünkü köleler zalimleri yaratır."

Biz zalim olmadık ama zulmün yakıtı olmayı da bir türlü bırakmadık. Dünya bizi sömürülebilir, ezilebilir, öldürülebilir görmekte.

Meramımızı başkaca anlatmaya devam edelim:

İnsan beyni üzerindeki çalışmalarıyla dünyanın en önde gelen beyin cerrahı ve nöro-şirurji alanın öncülerinden, modern beyin cerrahisinin kurucusu, Dr. Yaşargil, insan beyninin devamlı tek bir fotoğrafla meşgul edilmesinin, beyinde totemist (putçu) algılama özelliklerini geliştirdiğini belirtmiş. Ezilmişliğimizin nedenlerini sürekli gündemde tutanlar acaba buna mı hizmet ediyorlar? Hüsnü zan ile yoksa bilmeden mi ediyorlar?

Artık devamlı bu tek sahneden kurtulma vakti gelmiştir. Geçmişin yanlış ve yanılgılarıyla değil geleceğin diriliş ve yenilişine kafa yormalıyız. Yok, olmamak için var olmalıyız. Var olmak için ise yok oluşumuzu yok etmeliyiz. Bin adım gerilere değil bir adım ötelere odaklanmalı. Zalimleri yok edemezsek bile köleliğimizi yok edebiliriz. Geleceğe hür ve cesur adımlarla yeni bir cehd, yeni bir gayret aşılayabiliriz.

Geçmişin umutsuzluğu anımızın umudunu bizden çalıyor. Anın çalınan umudu ile geleceğe umut taşınamıyor.

Direniş anın ufkudur, geleceğin umududur.

İşte şu yıkılasıcası putu yıkacak olan da Gazze balyozudur...

Gazze önemsenmeli, Gazze okunmalı, Gazze anlaşılmalı... Gazze elden kaçırılmayacak kadar büyük bir fırsat. Gazze'ye sahip çıkarak bu fırsat değerlendirilmeli. Yoksa bilmem daha kaç yıl sorunsal girdaplarımızda debelenip durmaktan öteye gidemeyeceğiz.