Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.

Bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. Günde yüz bine yakın insanın öldüğü şu dünyada bizler ölmeden Ramazan’a ulaşabildik. Ramazan’ı geçirip bayramı kutladık, sevdiklerimizle bayramlaştık.

Bayram ziyaretleri yaparken siz de en az bir tane taziye çadırı görmüşsünüzdür. Taziye çadırı olmasa da taziye evlerinin açık olduğuna şahit olmuşsunuzdur. Ramazan ayına ulaşamayanlar da oldu, Ramazan’a ulaşıp bayramı yaşayamayanlar da. Hepsi de bize ibret oldu. Rabbim ölmüşlerimizin ahirini bayram eylesin.

İmam Gazali ne güzel söylemiş: “Say ki öldün, yalvardın, yakardın. Sana bir gün daha verildi. Bugünü öyle bil ve öyle yaşa!”

Gerçekten de bugün o gündür. Uyuyup uyanamamak da vardı. “Uyku ölümün kardeşidir.” derler. Ölümün kardeşinden tekrar dünyaya uyandık. Peki, bundan sonra ne yapacağız?

Yapmak isteyip de yapamadığınız neler var? Bunların hangileri hayırlı, hangileri hayırsız? Hangileri sizin dünyanıza, hangileri ahiretinize ve hangileri hem dünya hem ahiretinize fayda sağlayacak şeyler? Bunları yapmama/yapamama nedeniniz nedir?

Bayramda birçok kadını yorgun ve bitkin görmüşsünüzdür. Neden? Bayram temizliği yüzünden. Eğer kadınsanız kendinize sorun: Neden bu kadar yoruldum? Bayramlaşmaya gelenler “Bu kadın ne kadar temizmiş!” desin diye mi? Demiyorlar emin olun. “Ben kendime saygımdan dolayı bu kadar temizlik yaptım.” diyenler de olacaktır. Peki, o saygının içinde kendini Allah’a yakınlaştırma var mıydı? Bayram temizliği yapmak uğruna vakit namazlarını kılmayan kadınlar tanıyorum. Gerçekten buna değer mi, değer miydi bir düşünün.

“Zaten Allah bizi bizden çok tanıyor, bizi yaratmış. Hem orada burada lafımızı da etmez. Evimi temizleyeyim de kimsenin diline düşmeyeyim.” gibi bir düşünce yüzünden ne ibadetleri ne hayırları aksattık Allah bilir.

Bunlar işin dini yönü. Bunun dışında, başkasının hayatını yaşamayanımız var mı bilmiyorum. Ne zamana kadar başkalarının hayatını yaşayacağız? Davetsiz misafirler, istemediğimiz davetler, gitmek zorunda bırakıldığımız yerler, yapmaya mecbur kaldığımız işler… Sahi biz ne zaman kendimiz olacağız? Ne zaman kendimizle baş başa kalacağız?

Rasulullah aleyhissalatu vesselam Efendimiz, halkla iç içe olmasına ve toplumun sorunlarını fazlaca içselleştirmesine rağmen zaman zaman inzivaya çekilir hayata biraz uzaktan bakarmış. Bizler ise bu hız ve haz çağında yavaşlamaya ne kadar çok ihtiyacımız olduğunun farkına bile varmıyoruz.

İstemediğiniz şeyleri yapmamak, istemediğiniz yerlere gitmemek, kişisel alanınıza müdahale olan şeylere razı olmadığınızı belirtmek kabalık değildir. Sadece kendinize olan saygının bir göstergesidir. Unutulmamalı ki özsaygı, kişinin ruh sağlığının olmazsa olmaz bileşenlerindendir. Muhabbetle…