Özgürlük simülasyonu içinde köle edilmiş milyarlarca zombi insan arasında yaşıyoruz. İçinde yaşadığımız çağ, gerçekten korkunç bir hal almaya başladı. Komplo teorisi olarak algılandığını biliyorum ama hala nedenin, tarihin gördüğü en faşist düşünceye bürünen siyonizm'in dünyaya hakimiyeti olduğuna dair kanaatimi diri tutuyorum. Siyonizm’in, Yahudilerin üst insan görünmesi için geri kalan tüm insanlığın; güç, bilinç ve karakter bakımından geriye doğru itilme mantığıyla siyaset ürettiğini düşünüyorum. Yahudileri erdemler ve yeteneklerle yükseltip üst insan yapmak yerine, tüm insanlığı ifsad edip alta çekerek, üst insan gibi görünür olma metodunu tercih ediyorlar kanaatindeyim.

Bunun için LGBT ve cinsiyetsizlik gibi ahlak dışı akımları görünür alemin önüne çekiyorlar. Hepimiz bu ahlaksızlığı toplumun görünür alemine çeken medyanın kimin kontrolünde olduğunu biliyoruz. Aynı anda özgürlük simülasyonuyla beslenmiş bireyciliği, popüler kültür haline dönüştürüp gençlerin savruk bir alem içinde bohem kalmalarını sağlayarak örgütlü güç oluşumuna engel olmaya çalışıyorlar. Çevre, iklim, soykırımdan geçirdikleri erdemli insanlığı önemsiz kılacak hayvan hakları, ruhu şeytana satılmış bedenci (modern) yaşam tarzlı ve çalışan kölelerden müteşekkil kadınların kadın hakları gibi konuları, egemen oldukları medyanın ve efendisi oldukları devletlerin, örgütlerin ajandalarındaki en önemli konular haline dönüştürüyorlar. İlginçtir, gençlerin ve kadınların ifsadını, çevre ve iklim konularının toplumsal yaygınlığıyla oluşan entelektüel cahilliği ve parçalanmış kimlik algısını pekiştiren milliyetçiliği, kendilerini uyumsuz zanneden solun eliyle gerçekleştiriyorlar. Yine parçalanmış kılan bireyciliği, köleleştiren özgürlüğü, silik ve bağımlı siyaseti, muhafazakârlaştırılan milliyetçiliği ve Gazze gibi apaçık zulmü görünmez kılan zevkperestliği liberalizmin eliyle şekillendiriyorlar.

Yani ilkesiz politikayı ve sömürgeci sosyolojiyi iyi okumuşlar. Yaptıkları ifsatlarla insanlığı felakete sürüklüyorlar ama haklarını vermek lazım, gerçekten çok iyi çalışıyorlar. Uyumsuz olanlara (Müslümanlara), simülasyondan oyunlarında gaflet içinde uyumaya karşı direniş gösterenlere, politikalarına karşıt politika geliştirmek isteyenlere, uyumluymuş gibi davranıp bekleyerek güç devşirme stratejisi geliştirme niyetinde olanlara nefes bile aldırmıyorlar.

Bir bakıyorsunuz kovid yayılıyor ve aşılar dünyaya dağılıyor, sonra bir ara İstanbul Sözleşmesi geliyor. Sonra iklim değişikliği kanunları ortaya çıkıyor ve güçlü olanlar, bu kanunlardan beri tutulup daha güçlü yapılıyorken zayıf olanların zayıf olarak kalmaları garanti edilmeye çalışılıyor ve bu durum siyasi iktidarın bağımsızlığına halel getiriyor. Diğer taraftan dindar gençlik hayali ve boş beklentisi içindekiler bekleyedursun, toplum, gittikçe daha çok ifsad oluyor.

Metropollerimizden en kırsalımıza kadar her yerde, kadınlar artık sadece evinin içindeyken giyiniyor. Çünkü sokağa çıkanların üstünde bir şey yok gibi. Bir ara İstanbul Havaalanı’na giderken metroda on altı ile yirmili yaşlar arasında olduklarını tahmin ettiğim genç erkeklerin, kadın gibi makyaj yapıp, kadın gibi giyindiğini gördüğümde dehşete düşmüştüm. Bazılarının ise cinsiyetini tahmin etmek mümkün değildi. Sömürgeleştirilmiş Güney Kore merkezli bu akımın bizim sınırlarımızın içine bu kadar çabuk yerleşmiş olması öncelikle siyasi iktidarı kendi yetiştirdiği gençlik eliyle iktidarından edecek bir ayıptır!

Nereye gidiyoruz böyle! “Dur” diyecek kimse yok mu? Birileri vaazla birkaç genci bu iğrenç ifsadın pençelerinden kurtarmak için gecesini gündüzüne katarken, aynı anda milyonlarca gencimiz, kötülük yayan bir merkezden hazırlanmış alemin içindeki simülasyonda bilincini, özgürlüğünü ve ruhunu kaybediyor. Günahtır!

Gidip konuşsam, on altı yaşındaki genç bana “gerici”, “yobaz” diyecek. Kendini özgün karakter geliştiren özgür kuş, beni biat kültürünün esmer kölesi olarak görecek. Çünkü ruhunun çalındığının ve dünyanın her yerine yayılan aynı tip özgürlük bilincinin içine hapsedildiğinin farkında bile değil. Yazıktır!