Tevsik; Arapça bir kelime olup tef’il babından gelen bu mefhum, belgelendirmek, ispatlamak, vesika da bundan gelip, bir şeyi çok net bir şekilde sağlama bağlamak demektir. Başka bir deyişle herhangi bir olgunun ya da durumun doğru olduğunu belge aracılığıyla ortaya koymak ya da açığa çıkarmaya tevsik denir. Bir de tevsik için Luğatu’l-Meanide; genel olarak kabul gören bir genel belge manasına geldiğini yazar.
İslam hukukunun tamamında konuların belli başlıklar altına alınması zamanın ruhuna uygun ve ihtiyaç hissedildikçe sistemsel olarak sürekli terakki içinde olmuştur. İşte bunlardan biri de tevsik konusudur.
Elimizde bulunan eski fıkıh metinleriyle, güncel modern fıkıhtaki bir başlığı kitap fihristlerinde bulmak aynı usulle olmuyor. Hatta bu sistematik konu fıkhın tüm alanlarında söz konusudur. Bilgiye ulaşmada modern çalışmalar daha kolaylaştırıcıdır. Bu, insanoğlunun zamanı iyi değerlendirme konusunda eski klasiklerden daha faydalıdır. Bunun hakka şahitlik etmede titiz bir yol gösteren Kur’an epistemolojisine de uygun düştüğü kanaatindeyim. Ancak bunun da diğer birçok konuda olduğu gibi ilmin insana kazandırdığı beyinsel muhayyileyi dondurduğunu da unutmamalıyız. Yani bilgi, alete yüklenildiği oranda beyinin muhayyilesinde bir duraksama meydana getirdiği hakikatini da göz ardı edemeyiz.
Bu manada modern hukukta var olan teminat dediğimiz tevsik akitleri için de aynı kaide geçerlidir. Bundan dolayı modern hukuktaki teminat/tevsik akitlerini aynı başlık ve aynı sistematik usul içinde görmek mümkün değildir. Bütün bunlarla beraber bugünkü tasniflerin her birine İslam’ı örnek olarak bulma hakikatini da göz ardı edemeyiz.
Mesela; modern hukukta şahsi teminat dediğimiz münferid tevsikin alt başlıklarından olan teminat sözleşmeleri kefalet ve garanti diye ayrı başlıklar altında zikredilir. Ama İslam hukukunda garanti sözleşmeler daha çok kefalet akdi hükümleri içinde kabul edilmektedir.
İslam hukuk geleneğinde tevsik akdi olarak isimlendirdiği başlıca antlaşmalar, “kefalet, havale ve rehindir.” Bunlar modern hukukta da bu şekilde geçmektedir. Belki havale başka bir anlam kaymasına uğramış gibi görense de bunun da günümüz şartların teminat olarak göstermek mümkündür.
Kısaca tevsik/teminat; İslam hukuk terminolojisinde, borcun güvenliğini ve emniyette oluşunu teminat altına alarak bey’i/alışverişi yapılan şartları içinde güvenceye almak demektir.
Kanaatime göre Mektep-Medrese’nin temelde bir farklarının olmadığı hakikatinin aynı yerden bakamama sorunu olduğu kanaatindeyim. Mektepten kastımız modern hukuk, Medreseden kastımız da İslam alemi içinde köklü ilmi çalışmaları tedris eden mollaların bakışıdır. Bu bağlamda mektep, ilme erken ulaşmada Medreseden daha öndedir. Medrese ise ilmi ilmek ilmek işleyerek somut delil ve kaynaklardan beslenerek ilmi kaynaklar üzerinden kalıcı bir somutlaştırmada mektepten çok kavidir. Mektep bilgisi daha çok ani ve soyut delillere ulaşırken az zaman harcar iken, Medrese, istidlalde somut ve kalıcı delillere ulaşmada çıraklıkla beraber ustalığı da bitirmiş oluyor. Mektep ilmi satıra, Medrese sadra yerleştirir.
Sorun ilkesel değil, araçsal bir farklılıktır. Kanaatime göre doğrusu zamanın ruhunu iyi okuyabilmek, nas ve metinleri değerlendirirken taşımada herhangi bir yol kazasına uğratmadan menziline ulaştırmaktır. Çok somut deliller üzerinden ne demek istediğimizin anlaşılması için bir kaç misal vereceğim. Mesela İslam’ın ilk yıllarında bir sesin kaydedilmesi diye bir mesele yoktu. Ama bugün ses kayıt sistemleri denilen bir hakikat vardır. Bir akitte anlaşmazlık oluştuğunda sesin kişiye ait olduğu kesin kanıtlanırsa bunda tevsiklenmesinin mümkün olduğu kanaatindeyim.
Bankaların yaptıkları akitlerde koydukları ihtiyati tedbirin de günümüz şartlarında İslam hukuku açısından da makbul görülmelidir.