Mali/Finans; bu kavram, işletme yönetimi demektir. Bir işletmenin ihtiyaç duyduğu geliri/fonları en iyi koşullarda ve en faydalı bir biçimde yönetip, bu fonların değerine değer katarak toplumun genel menfaatiyle çelişmeden yapılan işletmeye mali/finans denir. Mali kelimesi Kur’ani bir kavramdır. İslami kaynaktan alınan bu kelimeyi, Fransızca olan “Finance” kelimesinden türemiş “finans” kavramıyla tarif etme gibi bir aşağılık kompleksine girmemeliyiz.
İslam hukukunda “mali” düzenleme yapıldığında batıda finans kavramı henüz kullanılmıyordu. Finans kavramı batıda on dokuzuncu asırdan sonra kullanılmaya başlandı. İslam’da mali kavramlarımız ve mali yapılanmamız belirgin bir ruha sahiptir. Kapitalizm ve Sosyalizm’in ruhsuz olan mali oluşum ve kavramlarına ihtiyacımız yoktur. İslam’ın mali konusunun pratiğiyle bir yaşanmışlığı vardır. Yaşam koşullarını bulduğunda tartışmasız beraberinde toplumsal huzuru getirmiştir. İslam hukukunun mali sistemi fedakarlık üzerine kurulu, tarihi derinlik açısından ilk insanla başlamış, akidevi ruh taşıyan ilahi bir sistemdir.
Kapitalizm, sınırsız ve meşru olup olmama gibi bir yapıdan uzak, acımasız bir sistemdir. Sosyalizm, mali edinmede aşk ve gayreti hiçe sayan “işçi” gurubu adıyla bir elit tabakanın tasarrufunda sadece o grubun uygun gördüğünü uygun kabul eden, insanın gayretini saf dışı eden ruhsuz ölü bir sistemdir. Kapitalizmde ve Sosyalizmde madde insan üstüdür. Yine bu her iki sistemde mali edinimlere “hakimiyet ve mülkiyet” gözüyle bakılır. İslam’ın mali sisteminde mala mülkiyet ve hakimiyet gözüyle değil, “emanet ve mükellefiyet” gözüyle bakılır. İslam’a göre kişinin elindeki maldan, kişi kendi nefsine yaptığı harcamayı haciyattan, muhtaca verdiğini ibadetten sayan, böyle fedakar alicenap ve uhrevi bir ruha sahiptir.
Bu manada ilk İslam devletinin devlet başkanı olan peygamberimiz bir kurban keser. Kurbandan kendilerine ne kadarı ayırdığını Hz. Aişe annemize sorduğunda annemiz, evde bıraktığı miktarı söylediğinde O, “Hayır bizim asıl hissemiz muhtaçlara dağıttığındır” dedi. İşte orada bir Müslümanın mala karşı olan duygu ve düşüncesini muhteşem bir biçimde izah etmiştir.
Malı edinmede Kapitalizm ve Sosyalizm meşruluk aramadığı gibi, stoğunda bekletme ve tüketiminde de herhangi bir meşruluk şartı aramamaktadır. İslam’ın mali prensiplerinde kazanç yollarının meşruluğu olmazsa olmaz şarttır. Mali edinmede kazancın elde edilmesinde, stok ve tüketiminde çok temel ve belirleyici prensipleri vardır. Malın edinme yolları bellidir. Meşru olmayan yolla elde edilmesi kesinlikle yasaktır. Dünyevi olarak suç, uhrevi olarak da haramdır. Piyasadan aldığı malın stoğuna zaman bakımından kırk beş gün olarak bir sınırlama getirmiştir. Tüketim ve satışlarda gabni fahiş denilen bir hukuki deyimle sınırlama getirerek “piyasa üstü” denilen fahiş fiyatla satışlar önlenmiştir.
İslam bu konuda bir kişinin kendi eliyle elde ettiği kazancında, toplumdaki muhtaçların hak sahibi olduğunu emreder. (Zariyat/19) Bunu bir dini tavsiye ile bırakmayıp ihmal edeni cezalandırır. Bir yandan bunu yaparken diğer yandan muhtaçlara yardım hususunda “kardi-ı hasen” denilen bir yardım fonunu devreye koyar. Ve bunu dinen, ayetlerle Yüce Allah’a verilmiş bir borç (Bakara/245) kabul eden, böylece insanın iç alemini ayakta tutan kurumsal bir yapıya sahip mali bir sistemdir.
Bugün dünyada mali/finansal krizler, İslam ülkelerinde İslam’ın mali sistemi ve o sistemin taşıdığı ruhun yasaklı olmasından kaynaklanmaktadır. Dünya İslam’ın mali sistemini en az, İslam ülkelerinde serbest bırakmadıkça genel manada hayattan ve özelde de mali bakımdan huzur yüzü göremez.(Taha/124)