Yaklaşık on yıl önceydi; İngiltere Savunma Bakanlığı çok amaçlı olarak kullanılmak üzere ‘Görünmezlik Pelerini’ üretildiği haberi çıkmıştı.
Tabii bu fiziksel bir icat idi. Ancak İngilizlerin siyaset ve istihbarattaki görünmezlik becerisi icat ettiği pelerinden çok daha evvel etkilerini gösterip duruyor.
O kadar ki İngilizler için söylenmiş meşhur ifadeler var.
“Gökte İblis, yerde İngiliz!” gibi,
“Nehirde iki balığın kavga ettiğini görürseniz biliniz ki az önce oradan bir İngiliz geçmiştir!” gibi,
“İngiliz oyunu bitmez!” gibi...
Bu ve benzeri ifadeler İngilizlerin tesir gücünü göstermek açısından önemlidir.
İslam Dünyası’nda çok derin ve çok hızlı gelişmeler yaşanıyor.
Savaşlar, ateşkesler, kavgalar, hayaller, planlar, projeler...
İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy 14 yıl sonra ilk kez Şam’a geliyor büyükelçiliklerinin açılışını yapıp Ahmet Şara ile görüşüyor.
Aslında bu son temas perde arkasında ilerletilen görüşmelerin bir eseridir.
Malum diplomatik temaslar önce istihbarat ile başlar ardından düşük rütbeli bürokratlar ardından bakanlık düzeyinde görüşmeler yapılır.
Hatırlanacağı üzere İngilizler, 10 bin kadar asker ve idareciyle 700 milyonluk koca Hindistan’ı yıllarca yönetmeyi başarmış bir akıl.
Bu idarenin altında sinsice yürütülen ve ‘Parçala böl yönet!’ şeklinde formüle edilen şeytani uygulama vardı. Bu uygulamayı en kötücül şekilde İslam Dünyası için kullandıkları biliniyor.
19. yy’da İngiliz gençlerinin Dünya Turu yapmaları için bir fon kurulmuş ve bu gençlerin başta İngiliz Kolonileri olmak üzere Dünyanın çeşitli bölgelerine ziyaretler yaparak ‘Dış Hizmetler!’ adıyla risk alıp hem gerçek yeteneklerinin ortaya çıkması hem de farklı bilgi arşivleriyle geri dönmeleri sağlanıyordu.
İngiliz Sömürge Bakanlığı (ya da bugünkü uzantısıyla İngiliz İstihbaratı MI6) Kraliyet Coğrafya Kurumu kamu spotu bünyesinde ayırdığı fonla her tarafa binlerce genç göndermiş ve bunlardan Lawrens, Getrude Bell, Edward Le Mesurier gibi nice yetenekli istihbaratçılar keşfetmiş ve bilahare istihdam etmiştir.
Getrude Bell ismini iyi anımsamak lazım. Bazı Arap kaynaklarında hala ‘Çölün Kraliçesi-Ümmetin Annesi(!)-Osmanlı’yı parçalayan kadın!’ gibi ifadelerle anılan Bell; İslam Dünyası’na Ortadoğu ismini veren, Lübnan ve Irak’ın kurucu aklı olup Irak’ın sınırlarını çizen, Irak’ın ilk Kralını seçen ve Casuslar üstü casus olarak İngiliz subaylarına askeri strateji konularında tavsiyelerde bulunmakla tanınan 8 dil bilen, Lawrens’e akıl hocalığı yapan bir kadın.
İngilizler, Gelibolu ve Kut’ul Amare cephe savaşlarındaki yenilgilerin ışığında çok mecbur kalmadıkça sahaya ordu sürmekten çok ‘Bir orduya bedel Görünmez Casuslarını’ sürerek istedikleri sonuçları elde etmeye çalışmışlardır.
ABD’nin gölgesinde, daha doğrusu Siyaset literatürüyle ifade etmek gerekirse ‘Amerika’ya yaptıklarını o istiyormuş hissi vererek’ istediğini yaptırma becerisi gösteren bir akılla hareket ediyor.
Bu Casusların İngilizler için bir ordudan daha etkili oldukları söylenemez mi?
İngiliz istihbaratının yönlendirmesiyle İngiliz özel kuvvetleri önce Libya’da Kaddafi’ye karşı daha sonra da Suriye’de bazı muhalifleri yetiştirmek için sahada cirit attığı o günlerde basına sızmıştı.
Eski(!) bir İngiliz askeri subayı ve güvenlik danışmanı olarak tanıtılan Le Mesurier’in Suriye İç Savaşı'nda gönüllü bir sivil savunma örgütü olduğu iddia edilen Beyaz Miğferler'in kurucu ortağı olarak Suriye’de derin çalışmalar ve ilmek ilmek işlediği ilişkilerle Suriye’nin geleceğinde görünmez bir etki bıraktığı şimdilerde ivedilikle gelişen diplomatik ilişkilerle daha iyi anlaşılıyor.
1917’de Yahudi Rejiminin temelini atan ve İslam Coğrafyası’nı bir fitne yumağına çeviren İngilizlerdir.
Kısacası, Ortadoğu coğrafyasında neler olup bittiğini ve gelecekte neler olacağıyla ilgili bilgi sahibi olmak isteyenlerin İngilizleri takip etmesi gereklidir.