Anayasa diğer bütün yasaları doğurandır. Ana gibidir. Kraliçe arı gibidir. Bir anayasanın nasıllığını; birer Îlahi yasa numunesi olan aşağıdaki örneklerden rahatlıkla görebilirsiniz.

- Bütün Matematik, Mühendislik, muhasebe; 10 “RAKAM” üzerinden yürür.(0-9)

- Geçmiş, güncel ve gelecek bütün müzik, 8 “NOTADAN” türer.

- İnsanlık tarihi süresince, bütün sözlü – yazılı anlatım, edebiyat; 30 – 40 “HARF” denilen alfabeden oluşur. Bazı Milletlerin alfabelerinde ki harf fazlalığı telaffuzdan dolayıdır. Ses aynıdır. Harfe, kimi “A” demiş, kimi “Alfa” demiş, kimi “Elif” demiş. Kimi “B” demiş, kimi “Beta” kimi “ba” demiş.

- Çevremizdeki ve bilenen evrendeki tüm maddi varlık; 118 “ELEMENT” ten” oluşur. Bakınız periyodik elementler Cetveline, Maddenin alfabesi gibidir.

- Karşılaştırdığımız sınırsız tondaki renkler; 3 “ANA RENGİN” terkibidir. Bilimsel literatürde “RGB” olarak geçer. Kırmızı, Yeşil, Mavi

- İnsandaki bütün hissiyatlar, sınırsız algılar; “5 DUYU” (organı) üzerinden gerçekleşir.

-Bilgisayar sistemi, dijital dünya ve yapay zekâ olguları; 1 ve 0 şeklinde 2 MANTIK yolu üzerine temellendirilmiştir. Bilgisayar sistemi insan beynini ve işleyiş tarzını esas alır.

- Canlılık / Hayat; 4 temel “UNSUR” üzerine bina edilmiş: Hava, su, toprak, güneş

- Maddenin en küçük yapı taşı olan Atom; “2 PARÇA`dan” oluşur. Proton – Elektron. Varlık da bunun gibi “Çift ‘ten “ (+) ve (-) türer. Âdem aleyhisselam ve Havva annemiz de bu bağlamda insanlığın temelidir. Teklik sadece Allah`a(cc) özgüdür.

- Zaman; gece ve gündüz şeklinde akar...

Bu liste pek çok boyuttan, hayatın değişik alanlarına doğru genişletilebilir. Hep aynı şey görülür. Temel kaynak, “ Anayasa”, sade ve evrenseldir. “Genel geçerdir.” Aktif ve üretkendir. Doğuş, gelişim ve akış sonradan zenginleşir, form kazanır.

Yasalar hiyerarşisindeki” Kanunlar, Kanun Hükmünde Kararnameler, Genelgeler, Yönetmelikler, Tüzükler, Mahkeme Kararları ve İnisiyatifler gibi bütün bileşenler anayasanın yavrularıdır.

Türkiye’de yeni bir anayasanın yapılması uzun bir süreden beri bir tartışma konusudur. Buna acil bir ihtiyaç da vardır. Esasında beşeri anayasaların tutarlı ve genel geçer olamayışlarının en büyük sebebi ilahi hikmetten yoksun olmalarıdır. Keşke yukarıda saydığımız İlahi Anayasaları ve ondaki hikmetleri görebilseler, örnek alabilseler. O zaman sorun kalmaz ve sorun olmaz. Bir anayasa bir ırka, bir coğrafi sınıra, bir renge, bir dile sıkıştırılamaz. Böyle yapılırsa anayasallıktan çıkar.

Yukarıdaki temel rakamlar, notalar, alfabeler gibi bir hikmete mebni olmalıdır. Bu örneklerde olduğu gibi çok sade, kısa, gereksiz detaylar ve yersiz ve vurgulardan arındırılmış olması gerekir.

İngiltere gibi bir dönem dünyanın her tarafında yönetim deneyimi kazanmış ülkeler; kendilerini bağlayacak “YAZILI BİR ANAYASA” YAPMA GEREĞİ BİLE DUYMAMIŞLARDIR. Çünkü yazılı anayasalar bağlayıcı, kısıtlayıcı, sorun teşkil edicidir. Bunun yerine “Yasalar Hiyerarşisindeki” diğer kategoriler çözüm olabilecek şekilde detaylandırılır ve güncelleştirilir.

Bir Anayasa`nın özü ‘de, evrensel anlamda “Temel insan haklarıdır”

Zaten varlığın yegâne sahibi, Yüce Mevla, aynı yukarıdaki; örneklerde olduğu gibi, insanlık için de temel yasalarını her devrin Peygamberine bildirmiştir. Tüm dinlerin temel inanç esaslarını oluşturan ilkelerin aynı ilahi kaynaktan geldikleri anlaşılıyor. Muharref dinlerinden dolayı, tahrife uğramalarına rağmen, çok ilginçtir ki bütün bu farklı dinlerin temel öğreti ilkeleri, adeta “tamir” edilerek yeniden Kur`an-ı Kerim’de İsra suresi 22 ile 37 ayetler arasında “ 12 MADDE” halinde verilmiştir.

Bu 12 temel madde; Yahudi ve Hristiyanlıkla “KUTSAL 10 EMİR”, NUHİ`lik`te (Hz. Nuh Aleyhisselam’a vahy edildiği söylenen “7 EMİR”, Zerdüştlük ve Manihaizm`de “10 YASAK”, Buda – Brahma Kültürü dinlerinde “Nirvana`ya ulaşmada” “4 YÜCE HAKİKAT VE 8 DİLİMLİ YOL” gibi isimlerle halen varlıklarını korumaktadırlar.

Beşeri sistemlerde de benzeri arayışlarla, İnsan ve İnsan Haklarını esas alan belgeler oluşturulmuş, bunlar da dinî referanslar gibi, sade ve milliyetçi yaklaşımlardan arınmayı esas almışlardır.

13. Yüzyıl İngiltere`sinde ortaya çıkan “MAGNA CARTA” (Büyük Şart), 1776 Amerika “BAĞIMSIZLIK BİLDİRİSİ” 1789 Fransa “İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI BİLDİRİSİ”, 1948 Birleşmiş Milletlerin “İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ”, 1950 “AVRUPA SOSYAL ŞARTI” ve yakın tarihteki benzer belgeler hep bu minvalde olmuştur.

Sonuç olarak, gelinen nokta “Yeni bir anayasa” sadece Türkiye`nin değil, bütün İslam coğrafyasının da ihtiyacı haline gelmiştir. Bu bağlamda, Türkiye`nin bu konuda başarılı olmasının, bütün İslam Âlemi için de bir kazanım sağlayacağı kuşkusuzdur.

Buraya kadar işaret ettiğimiz tüm hususların dikkate alınacağı; ilaveten İslâmi bir idarenin ilk yazılı “ANAYASASI” olması hasebiyle “Medine Vesikası” ve “Veda hutbesinde” temel kriterlerin “güncellenerek” referans alınacağı bir “ANAYASAL METİN” neden günümüzün keşmekeş dünyasında insanlığa bir hediye olmasın? Mezopotamya – Anadolu coğrafyası bu tür evrensel çıkışlara yabancı değildir. Tarih şahittir. Yeter ki niyet halis olsun.