Bilgisayarımın başına geçiyorum. Tuşlara basıp yazımı yazacağım. Onlarca konu üşüşüyor zihnime… O kadar çok konu var ki… Süslü başlıklar, etkileyici konular… Gazze Bizi Diriltiyor… Mucizeler Diyarı Gazze… Siyonist Rejim Yok Olacak… Dünya Ayakta… Direniş Siyonist Rejime Cehennemi Yaşatacak… Konular gözlerimin önünde birer sinema sahnesi gibi canlanıp cirit atıyor.
Kahramanca direnen HAMAS mücahitleri, Ensarullah mücahitleri, kitlesel ölümlere ve vahşetlere rağmen Gazze’yi terk etmemekte direnen Filistinli kadın ve çocuklar… Sumud Filosuyla Gazze’ye yelken açan özgür ruhlu insanlar… Yazacağım ne kadar çok konu var…
Ama ruhumda derin bir huzursuzluk, iç acıtıcı bir yara, kendime karşı şiddetli bir hoşnutsuzluk… Önümdeki monitöre şiddetli bir yumruk atasım geliyor. Üç yıldır yazıyorum; Gazze’nin, Filistin’in, Lübnan’ın, Yemen’in destanını yazıyorum… Zihnim hep direniş ve şehadetle meşgul… Ama sadece zihnim…
Gazze beni diriltmiyor, kendine getirmiyor, sarsmıyor, uyandırmıyor; gafletten sıyrılamıyorum. Gazze’den önceki hayatım neyse şimdi de o… Dünya sevgisi beni esir almış! Ölüm korkusu, bedel ödeme korkusu, tembellik, rahata düşkünlük, oburca yemek, günlük sorunların peşinde koşturup zamanı tüketmek, gecelerini televizyon karşısında geçirip uyuşuk uyuşuk yatağa girip kendini rahat bir uykunun kollarına bırakmak…
Gazze için düzenlenen etkinliklere koşuyorum, slogan atıyorum, bağırıp çağırıyorum, sosyal medya paylaşımları yapıyorum, WhatsApp durumlarımı hep Gazze süslüyor ama hayatımda hiçbir şey değişmiyor. Rabbimle irtibatım zayıf, ahirete özlem, şehadet aşkı sadece dilimde, boğazımda; ruhuma ve kalbime hükmetmiyor. Ev, araba, para kazanma arzum şiddetinden hiçbir şey kaybetmiyor.
Havaya uçan evleri, camileri, okulları, paramparça olan kadın ve çocukları, harabeye dönen şehirleri, üst üste istiflenip at arabalarıyla taşınan kefenli cesetleri, tutsakları, kadın ve çocuk çığlıklarını, feryatları, açlıktan bir deri bir kemik kalmış yavruları, dehşete düşüren vahşetleri duygulu bakışlarla izledikten yarım saat sonra elimden düşürmediğim Instagram’la komik videolar izleyip gülüyorum, içtiğim çay eşliğinde keyifle maç izliyorum, önümdeki çerezleri ağzıma tıkıştırıp heyecanla kendimi dizime kaptırıyorum.
Memnun değilim kendimden, iç dünyamla barışık değilim, bir türlü toparlayamıyorum kendimi… Sadece ben mi… Etrafıma bakıyorum; çevrem benim gibi insanlarla dolu… Bir gaflet denizinde boğulup duruyoruz… Evde, otobüste, çarşıda, iş yerinde, her yerde hiçbir şey olmamış gibi koşturup duruyoruz…
İnsan yığınları içinde boğuluyorum adeta… Gözlerim telefon ekranında, haberlerde, parçalanan, açlıktan ölen çocuk resimlerine bakarken, yanı başımda gülüşmeler, kahkahalar almış başını gidiyor. Birazdan ben de katılacağım bu gülüşmelere, esprili konuşmalara…
Ah, gerçekten bir şey yazmak gelmiyor içimden! Boykota davet eden kaç yazı yazdığımı hatırlamıyorum. Paranız Siyonistlere kurşun olmasın diye başlıklar atıyorum yazılarıma… Ama gittiğim, alışveriş yaptığım her dükkân her market boykot ürünleriyle dolup taşıyor. Gazze için gözyaşı dökenlerin bile dükkân rafları boykot ürünleriyle dolu…
Benim gibi onlarca, yüzlerce yazar, çizer, hatip, sanatçı, mürekkep yalamış, sosyal medya fenomeni ve daha niceleri aylardır, yıllardır topluma çağrıda bulunuyor, hükümete çağrıda bulunuyor, ama sadece çağrıda bulunuyor… Ürkek, sinmiş, gölgesinden korkar, bedel ödemeyi göze alamayacak bir tavır ve üslupla… Adeta yalvarırcasına… Lütfen Siyonistlerle ticareti kesin, NATO üsleri vasıtasıyla Siyonistlere verilen istihbarat ve lojistik desteğe engel olun, Siyonist elçi ve diplomatları kovun, ülkeyi Siyonist turistlere yasaklayın, sözde vatandaş olmuş katil Siyonistlerin Gazze’ye gidip katliama ortak olmalarına müsaade etmeyin, onları yargılayın, limanlarınızdan gemiler halinde Siyonist askerlere giden petrol akışını durdurun; ey insanlar, ey halk oy verdiğiniz partilere, hükümete baskı yapın, onları Siyonistlerle işbirliği yapmaktan vazgeçirecek eylemlere imza atın, yüz binler halinde sokaklara dökülün…
İçimden yazı yazmak gelmiyor… Yazılarım, sözlerim sağır duvarlara çarpıp bana geri dönüyor…