Tarih, bize sadece eski olayları değil, bugünün aynasını da gösterir. Hz. Yahya (a.s.) döneminde toplumun karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike, ahlaki yozlaşma ve nefsani arzular uğruna yapılan zulümlerdi. Bir kralın ahlaki sapması, sıradan bir heves değil; toplumu kökten çürüten bir sapmaydı. Yahya (a.s.) bu sapmaya karşı çıktı, bedelini başıyla ödedi.
Bugün yaşadığımız çağda manzara aslında çokta farklı değil. Belki bir krallık sarayında değiliz ama ekranların, sokakların ve sosyal medyanın saraylarında her gün yeni bir teşhir ve ahlaksızlıkla karşılaşıyoruz. “Teşhircilik özgürlüktür” diye pazarlanan bir anlayış, aslında bireylerin haysiyetini, toplumların ise ruh kökünü kemiren en sinsi virüs haline gelmiş durumda.
Çıplaklık ve teşhircilik illeti ile sessiz ve sinsice nesiller ifsad edilmekte. Instagram’da, TikTok’ta her gün milyonlarca genç, birkaç saniyelik ilgi ve beğeni uğruna bedenini teşhir ediyor. Takipçi sayısını artırmak için mahremiyetini ortaya döküyor. Oysa bu “beğeni avcılığı” sadece bir sanal alkış değil; gençlerin özsaygısını tüketen bir bağımlılıktır. Bir nesil, görünür olmak için kendini tüketiyor.
Birçok dizi ve reklamda aleni fuhuş, gayrimeşru ilişkiler ve cinsellik, modern yaşamın doğal bir parçası gibi sunuluyor. İffetli kalmak adeta geri kalmışlık, edep ise çağ dışılık olarak gösteriliyor. Televizyonun karşısına geçen çocuklar, bu sahnelerle büyüyor. Böylece kötülük, gizli yapılan bir ayıp olmaktan çıkıp, “cool” bir tercih haline getiriliyor.
Bugün sokaklarımızda giyimden konuşma tarzına kadar her şey “dikkat çekmek” üzerine kurulmuş durumda. Moda adı altında aslında teşhir kültürü pazarlanıyor. Ne yazık ki kadın da erkek de fıtratına aykırı bir şekilde, kendini sergilemeye zorlanıyor. Bu da cinsiyetler arası güveni zedeliyor, aile kurumunu kökten sarsıp yıkıyor.
Bir zamanlar toplumun utanılacak şeyler olarak gördüğü rezillikler, bugün alkışlanacak cesaretler gibi sunuluyor. Oysa her aleni günah, sadece bireyin değil, bütün bir toplumun kalbini hasta eder. Nitekim bugün ailelerin çözülmesi, boşanmaların artması, gençliğin kimlik bunalımı yaşaması, tam da bu teşhir illetinin sonucudur.
Hz. Yahya (a.s.), en güçlü kralın bile yanlışını haykırarak tarihe bir onur levhası bıraktı. Onun cesareti, bize şunu hatırlatıyor: Bir toplum, ahlaksızlığa ve teşhirciliğe karşı sesini yükseltmediğinde, yozlaşmayı kader gibi yaşamaya mahkûm olur.
Bugün bize düşen, ekranlardan sokaklara kadar her alanda iffeti savunmak, mahremiyeti korumak, aileyi yıkıma götüren teşhircilik dalgasına karşı direnmektir. Zira bizler bu çıplaklık ve teşhircilik karşısında sükut ettikçe, toplum her gün biraz daha bozulup ifsad olacaktır. Zira iffet ve haya yıkıldığında, geriye sadece çorak bir toplum kalır.
Toplumu ihya eden, haya ve edeptir.
Toplumu ifsad eden ise hayasızlık, fuhuş ve çıplaklıktır.
Haya, hayattır. Dolayısıyla hayasız bir hayat düşünülemez.
Haya insanı hem Rabbi katında hem toplum içerisinde saygın ve değerli kılar.
Rabbim bizleri ve Nesillerimizi haya ve edep libasına sıkıca sarılan kullarından eylesin inşallah!