Bir asırdır üzerimize serpili bu ölü toprağını kaldırmanın zamanı gelmedi mi? İslam ülkeleri, Müslüman idareciler ne zamana kadar yaşanan bu mezalime seyirci kalacak!

Gerçekten dayanılacak gibi değil..

Bunca zamandır yaşanan soykırımı durdurmaya yönelik kınamaların ötesinde müdahale edemediğimizden dolayı her gün yüzden fazla Gazzeli çocuk, kadın, erkek vahşice katlediliyor..

Dahası, bombalar altında öldürülmelerini engelleyememe acizliğimizin ekmek, su gibi temel insani ihtiyaçları bile ulaştıramadığımızın farkına vardık ki; zillet ki ne zillet!

2 Mart’tan bu yana yardım malzemelerinin insani bir anlamda girmediği Gazze’de çocuklar açlıktan ölüyor.

BM'nin insani yardım kuruluşu Ocha, Gazze'nin eşi benzeri görülmemiş bir açlık kriziyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunarak, yardımların sahadaki artan ihtiyaçlarla karşılaştırıldığında "sızıntı" seviyesinde kaldığını açıkladı.

BM’nin açıkladığı bu “sızıntı” derecesindeki yardım ise terörist israil ve hamisi ABD’nin kontrolündeki GHF yardım kuruluşu üzerinden sağlanan yardımlar..

Ama ne yardım! Hem yardım dağıtıp hem öldüren yardım kuruluşu! Şu ana kadar yardım almaya giderken öldürdükleri Gazze’lilerin sayısı 1000’i geçti. Dünyada böylesi benzeri vahşiliğin yaşandığını zannetmiyorum.

Adamlar Müslüman ülkelerin içine düştüğü acziyet seviyesini ölçümlemeyi bırakmış, yaptıkları mezalimlerin canlı yayınlanmasını bile umursamaz bir halde cürümlerine devam ediyorlar.

Gazze’de yapılan normal bir savaş değil. Yedi düvel birleşip havadan bombaladıkları Gazze’ye Merkava tanklarıyla girdikleri halde sahada direniş hareketleri karşısında çaresiz kaldıkları herkesin malumu.. Bunun üzerine sürekli dünya halklarını uyutan söylemleri olan uluslararası barış, savaş ve insan hakları gibi tüm hukuk normlarını hiçe sayarak çocuk kadın sivilleri hedef gözetmeksizin soykırım uygulayarak gerçek yüzlerini ortaya koydular.

Şu ana kadar 60 bine yakını hastanelere ulaşmış, 10 bini kayıp şehidlerin verildiği Gazze’de ateşkesi bir oyalamacaya döndüren terörist israil ve ABD’nin sadece güç dilinden anladığını anlamayanın kalmadığı bir zaman diliminde yaşıyoruz.

Birkaç İslam ülkesinin birleşerek israili vurmasına ABD dışında karşı çıkacak ne bir ülke kaldı ne de bir kamuoyu bulunuyor. Ancak Müslüman ülkelerin idarecileri, birleşmeye yönelik engelleri aşacak cesareti bir türlü yakalayamıyor. Askeri bir karşılık veremiyorsanız bari teröristlerin soykırımına destek olmayın yahu.

Her bir İslam ülkesi işgalci israil’e doğrudan veya ABD ile batılı ülkeler üzerinden dolaylı destek olabilecek ekonomik, siyasi ve askeri ilişkileri kesmelidir.

Bu konuda en büyük görev de hilafetin merkezi Osmanlı bakiyesi Türkiye’ye düşüyor.

Diplomatik ilişkilerin en alt seviyeye indirildiği terörist israilin büyükelçiliğine kilit vurulmalı, tüm misyonları kapatılmalı, deport edilmelidir.

Gazze’de süren katliam ve soykırımın asıl müsebbibi ABD’nin İncirlik ve Kürecik Üs’leri öyle ya da böyle artık kapatılmalıdır.

HÜDA PAR’ın Şubat 2024’te meclise sunduğu ve halen bekletilen siyonist çifte vatandaşların yargılanması yasa teklifi ivedilikle kanunlaştırılmalıdır.

Bu safhada küresel emperyalistlere karşı mücadeleyi sadece ülke yönetimlerinden beklemek eksik kalır. Bireysel insani sorumluluğun etkisinin de en az ülke yönetimlerinin vereceği mücadele kadar etkili olduğu bir gerçektir.

Sadece İslam alemi değil vicdan sahibi tüm insanlık, ortak düşmanımız siyonist teröristlerin mallarına ve destekçisi firmaların ürünlerine etkili bir boykot uygulamalı, saldırılar dursa, Gazze’de ateşkes sağlansa dahi bu boykot sürdürülmelidir.

Bu devranın böyle gelmiş böyle devam edeceği zannıyla ümitsizliğe kapılanlar unutmamalı ki “Zulüm ilelebet sürmez.”

Bu saatten sonra hiç kimse terörist israil'le normalleşeceği günün hesabını yapmasın. İki devletli çözümü hiçbir zaman kabul etmeyen siyonist rejimin tek devleti de olmayacak…